BİR BAŞKA GÖÇ MESELESİ : MÜLTECİ BEYİNLER

Okunma Sayısı: 2157    |    Yazı Tarihi: 10.06.2022

Ucuz işçiliğin altyapısı, “en az üç çocuk” dayatmasıyla başlatıldı. Bu nüfusun fazla, emek gücünün ucuz olduğu; niteliksiz bir kalabalığın köleleştirilerek zengin bir azınlık için çalıştırıldığı sistemin alt yapısıydı. Namı-diğer Çin modeli.

Üniversitelerin sayıları arttırılırken, niteliklerinin azaltıldığı, sınava giren hemen hemen herkesin bir üniversiteden mezun olduğu ancak mezunların açlık sınırının biraz üzerinde bir maaşla bulduğu işi fırsat sanarak şükretmeye alıştırıldığı acımasız bir düzen. Amacı ise ihracatı arttırmaktı; ancak karlılığı doğru hesaplanamadı. Çünkü asıl karlılığı getiren katma değeri yüksek ürünleri üretecek ‘nitelikli iş gücü’, şartlardan dolayı yurt dışına kaçmıştı. 

Bu sistemde Çin Halk Cumhuriyeti’ni Türkiye Cumhuriyetin’den ayıran ise; yatırım bütçesini geçilmeyen köprü, kullanılmayan havaalanları yerine eğitim, araştırma-geliştirme ve inovasyona ayırmasıydı. Bilinçli devalüasyonla yabancı sermayeciyi kazanmanın amaçlandığı bu sistemin ülkemize; Türk Lirasını tarihinin en düşük seviyesine çekmekten dolayısıyla enflasyonu arttırmak, alım gücünü azaltmak ve fakirleşmiş bir halk yaratmaktan başka bir etkisinin olmamasıdır.  

Özetle kötü şartlardan dolayı ülkeyi terk eden ve iyi eğitim olmadığı için yenilenemeyen nitelikli iş gücü; nitelikli iş gücü olmadığı için şartların kötü gitmesi döngüsü egemenliği cehalete bıraktı.

Sistemin yanı sıra darbe girişimi sonrası gelen OHAL şartları da başta akademisyenler olmak üzere iyi eğitim almış kalifiye vatandaşlara yurt dışından başka seçenek bırakmadı. Üniversitelerin özgür olmayışı, akademik çalışma alanlarının sınırlandırılması, araştırma fonu yetersizliği ve liyakatsizlik gibi arttırılabilecek birçok baskı türünden dolayı akademi camiasında kayıplar sürekli arttı. Tek isteği “Barış” olan akademisyenlerin de soruşturmasız, savunmasız bir şekilde gece yarısı kararnamelerinden paylarını alarak, tasfiyelerinin onanması da akademi dünyası için çok değerli isimlerin kaybı ile sonuçlandı. 

Şimdi de pandemi şartları ve kötü çalışma koşulları yetmezmiş gibi bir de hasta yakınları şiddetine rağmen ülkesine faydalı olmak için mücadele eden doktorlarımıza, “yeni mezunları istihdam ederiz” planıyla kapı gösterildi. Yeni mezunların da kalmak için bir sebep bulamadığı düşünülürse ileri ki zamanlarda bu eksikliğinde ithal doktor ile giderilmeye çalışılması çok olası. 

Üniversitelerden bilim insanlarının tasfiyeleriyle aile şirketlerine dönüştürülmeleri bir yana; ihracatı hedefleyen bir politikanın ithal doktorla sonuçlanacak olması kadar acı bir başka detay da, ülkemizdeki son cerrah neşter bıraktığında hayranlık duyulan mimari yapıların hastaları tedavi edemeyeceğinin anlaşılacak olmasıdır.



MİHRAP MİRAY ÇİRKİN İsimli Yazarın Diğer Yazıları