‘15 Temmuz’u masaya yatırmak

Okunma Sayısı: 2914    |    Yazı Tarihi: 16.07.2022


Aradan bir altı yıl geçtikten sonra biraz serinkanlı olmak, “15 Temmuz”u masaya yatırmanın zamanı değil mi? Yararı yok mudur? İktidar ortaklığı için seçilmiş “her tür saygıyı hak eden Fethullah Gülen Hoca”dan “Amerika adına darbecilerin başı Feto”ya nasıl, niçin geçiş yaşandı? Sorgulayamayacak mıyız? Başrollerde görev almış kişiler neden hâlâ çok sayıdeğer kadrolar olarak saygı duymanın ötesinde, en etkin görevlerden baş tacı ediliyorlar? Konuşabilecekleri olasılığından bu kadar mı çok korkuluyor?

Dünkü 15 Temmuz etkinliklerinde en yetkin ağızların söylemleri içinde baştacı edilip, sürekli teşekkür almadılar mı? Açık açık her yeri geldikçe, en yüksek görevlerin başlarındakini acımasızca eleştiren söylemlerini hiç esirgemedikleri halde bu suskunluk nasıl bir korku, gerçeklerden nasıl bir kaçış, çaresizlik, acizliktir? Amerikan odaklı, İngiltere, AB’nin de başrollerde oldukları tehdit, şantajlar bu kadar mı ürükütücü?..

Milyonlarla kişiye ulaşmış sorgulamalar, yargılamalar, mahkemelerde alınmış ifade tutanaklarından yansıyan bilgilere, kayıtlara göre ortaya çıkmış taramaların sonuçlarında yok yok.. Emperyal Amerika iktidarları başrollerde, emperyal ülkelerin topunun birden işin içinde rol aldıkları, dünya halklarını hedef alan acılar, darbeler içinden beğenin beğendiğinizi. Nikaragua’dan, Arjantin’e, Şili’ye, Afgnistan’a, İran’a, Suriye’ye, Irak’a, Pakistan’a, elbette en yoğun Rusya ile Türkiye’yi soluksuz hedef alan projelerden, Ortadoğu odaklı olanlarının hepsini birden saymaya çalışın tamamlamanız olanaksız gibi.. Hele de Güney Amerika, Afrika, Asya’nın topunu birden saymaya kalkarsanız sonsuz gibi..

“Yöntem aynı yöntem”, kullanılanların kullanılabilecekleri süreçleri sonsuz kılmak, sivri, acımasız zekâlı olabilmeleri ile doğru orantılı uzatılmak üzere, saymakla bitecek gibi değil. Bizim çok uzun yakın tarih listemizde, Menderes ile başlayabilir, şapkasını alıp gidebilmenin ustabaşısı olarak Demirel ile devam edebiliriz. Bugünlere kadar uzandığımızda Özal ile sürdürüp, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile devam edebiliriz. “Boynuzun kulağı hep geçeceği” atasözünü hiç unutmadan elbette.

***

15 Temmuz günü, gecesi, canlı canlı yaşananları en azından topumuz birden görüntüleri ile izledikten sonra farklı bir sonuca ulaşmamız olanaksız. Sokaklara darbeyi durdurmak üzere sokağa çıkan halkımıza çok şey borçluyuz. En başta şehit olanları saygı ile anarak, yaralanarak direnenleri, sokaklara fırlamış herkesin ama herkesin karşısında saygı ile durmalıyız. Kim ne derse desin inanmayın, gerçek damarı, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurtuluş, kuruluş savaşları devrimleri sayesinde Anadolu toprakları üzerinde yeşerttiği fidanlara, demokrasi için direngen güçlere borcumuz var.

Elbette iktidarda yakaladığı güç ile yaşamak, ayakta kalmak için direnen Erdoğan kimliğinin rolü etkili. Menderes’in son dakikada görüp geç kaldığı için kurtulamadığı deneyiminin üzerine, Demirel, Cumhuriyet eğitiminden yararlanmış üstün zekâlı olarak, önce “Morison Süleyman” kimliği ile baştacı ettiği, yarattığı Fethullah Gülen gerçeğini yakalamış, Edirne’de keşfettiği vaizi, koruyamadığı Diyanet başkanı yerine vekâleten atayarak gönlünce yararlanmıştı. Zincirbozan sonrası gerçeklere uyanıp Özal’ın karşısında demokrat olarak direnmesinin payı yadsınamaz..

Ecevit’in Gandi’den etkilendiği insancıl felsefe, demokrasi kütlüründen geç de olsa kaptığı payla, çok ileri yaşlarında demokrasiden yana duruşu etkili olmuştu. Elbette MHP genel başkanının koalisyonu bozan istifasından sonra, Bülent Ecevit’in ilaçlarla uyutulmuş olarak büyük sağlık sorunları yaşatıldığı halde, düşmüş hükümetinin başında dirençli duruşu ile verdiği sınav unutulamaz. Amerika’nın Erdoğan’a liderlik sunması karşısında, tezkere üzerinden gündeme gelen Irak’a Güneydoğu topraklarımızda açılacak üslerle girişe direnişi muhteşem irade ürünüydü.

Sayısız kez yine Amerika önderliğinde Türkiye üzerinden çizilmiş birbirinin kopyası, zamanın ruhuna göre değişen ayrıntılarda farklı “BOP projeleri” haritaları üzerinden Osmanlı’dan Ecevit iktidarına kadar uzanan halkaların sonuncusunda işin içine Erdoğan liderliğinde kurulmuş Gülen ortaklığı içinde verilmiş tezkere sözünün değerini de anlamak gerek. Sonunda önce Gül, sonra Erdoğan liderliğindeki iktidarları süreçlerinden verilen sözlerin gereği yerine getirilememiş, iktidar ortaklığı içindeki kırılan oylarla tezkere yürürlüğe sokulamamış, Türkiye üzerinden işgal projesi, Gandi-Ecevit ruhunun belirleyiciliğinde geriye tepmişti.

Sözün özü ortada gerçek bir darbe girişimi tiyatrosu tam doğru olsa bile, gerçeğini görebilmek, hukuksal delilleri ile kanıtlamak olanaksız gibi..


ŞÜKRAN SONER İsimli Yazarın Diğer Yazıları