Yıllardır yazdığım sorun baktım ki bu sefer dikkat çekmeye başladı o zaman konuyu gündemde tutmak için devam edelim. Ve önceki yazıma verilen cevaplara da bakarak meseleyi biraz daha açalım.
Türkiye’de doğum sayısı neden düşüyor?
İlk büyük söylem: “Refah artışı doğum sayısını düşüyor.” Cevdet Yılmaz’da bunu söylemişti.
“Avrupa tarzı yaşamanın, yani çocuğu ayak bağı olarak görme durumu, refah arttıkça çocuk sayısı düşüyor.”
“Eskiden aileler yaşardı evlerde, şimdi herkes bireysel yaşıyor. Durumu iyi olmayan aileler yine doğuruyor asıl refaha rahatlığa erişen doğurmuyor.”
“Avrupa’da ekonomi bize göre çok çok iyi durumda ama doğum oranı facia.”
“Ekonomik olarak zayıf ülkelerin doğum oranları çok yüksek. O halde doğumun ekonomiyle bir ilgisi yok.”
“Nüfusu en hızlı artan ülkeler yoksul Afrika ülkeleri, nüfusu en çok azalan ülkeler kişi başına geliri en yüksek Avrupa ülkeleri. Biz de 50 yıl önce daha fakirdik, daha çok çocuk yapıyorduk.”
“Avrupa ve Asya ülkelerine bak derim. Ekonomisi en iyi ülkeler bile doğum oranlarını arttırmaya çalışıyor. Ama başarısız oluyorlar. Sorun sosyolojik.”
***
Evet, refah artışı ile doğum oranlarının azalışı arasında bir bağ var. Gelişmemiş ve az gelişmiş ülkelerde doğum oranları daha yüksek.
Burada 3 soruya cevap arayalım:
1-Türkiye’de zaten doğum oranlarında ortalama bir düşüş hızı var. Önceki yazımda zaten bu düşüş eğilimini veriyorum. Ama 2014 sonrası yaşanan şok travma bir başka şeyi ifade ediyor.
2-Kısa vadede refah artışı ile doğum oranı düşüyorsa neden 2004-2005-2006-2007-2008 yıllarında doğum sayısı artıyor. Hatta gelecek umudunun arttığı 2012-2013-2014 yıllarında da doğum sayısı artıyor. Kriz dönemlerinde düşen doğum sayısı refah ve umudun arttığı yıllarda neden artıyor?
3-Daha 2018 yılında bile Avrupa’da doğum oranında birinci ülkeydik. 2022 yılında Avrupa’da Fransa, Romanya, Bulgaristan ve Çekya’nın gerisine düştük. Hatta şimdiden söyleyeyim: Slovakya, Macaristan, Danimarka, Slovenya, İrlanda, İsveç, Belçika, Hırvatistan’ın bile gerisine düştük (İki hafta sonra bu tabloyu göreceğiz)
2014 sonrası ve asıl 2017 sonrası biz aşırı refah artışı mı yaşadık da Avrupa ortalamasının bile altına gelmiş oluyoruz?
Bu kısa vadeli şok düşüşü refah artışı ile nasıl izah edebiliriz?
Ana trend ılımlı bir düşüşü gösteriyor; mesele bu değil. Bizim sorumuz şu: 2014 sonrası ve asıl 2017 sonrası yaşanan büyük şok düşüşün nedeni nedir?
Burada bazı sorular soruyorum:
Mesela “Umut Düzeyi” göstergesi olan 1 yıl sonrası nasıl olacak? sorusuna verilen cevaplar.
-Daha iyi olacak diyenlerin oranı %42,2’den %22,4’e gerilemiş.
-Daha kötü olacak diyenlerin cevapları ise %8,7’den %27,8’e çıkmış.
Umut yok olmuş ama asıl barınma yok olmuş. Türkiye’de doğum sayısının azaldığı dönem ile ev sahipliği oranın da azalıyor. 2013 sonrası kurulan 6,2 milyon hanenin yarısından fazlası kiracı durumunda. Ülkede eski ev sahipliğine rağmen toplam kiracılık oranı %20’lerden %28’lere fırlıyor.
Umut yok oluyor, barınma imkanı yok oluyor ve çocuk sayısında çok hızlı düşüş başlıyor.
Sadece bunlar mı?
Gelir dağılımı bozuluyor ve fakirlik hızla artıyor. Adeta şok değişimler yaşanıyor ve genel dengede yaşanan bu şok bozulmalarla beraber doğum sayısı da şok şekilde düşüyor. Yani genel trend dışı şoklar yaşıyoruz.
Bakınız sadece birkaç grafikle durumu yeniden veriyorum. Ülkemiz adeta şok yaşıyor ve bu şok durumundan en fazla da aile etkileniyor. Gelecek umudunun yok olması ile soyumuz kurur noktaya geldi.
Tekrar ediyorum: 2 hafta sonra 2024 rakamları açıklandığında doğum oranlarında AB ortalamasına düştüğümüzü göreceğiz.
Sadece 7-8 yıl önce AB’de birinci iken bu kadar kısa sürede AB’nin ortalamasına gelmek sadece şok ile açıklanabilir. Yaşadığımız bu şok durum ise ekonomiden başka bir şey değil.