CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM CHP Grup Toplantısında Konuştu

Okunma Sayısı: 4967    |    Haber Tarihi: 13.06.2023

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu:

-"Kalemini satmayan, onurlu gazetecilik yapan, haklı eleştirilerini her zaman yazan bütün gazetecilere saygım vardır. Ama kalemini satan ve onurlu davranmayan, kendisini bir anlamda savcı yerine koyup, yargıç yerine koyup karar veren gazetecinin gazeteciliğini sorgulamak da benim görevimdir, ben bunu yapmak zorundayım."

-"Bize oy veren 25 milyonun hayaliyle bizim hayalimiz aynıydı. Demokrasiyi getirecektik, yaşanabilir bir Türkiye'yi inşa edecektik, kinden öfkeden arınmış bir siyaset anlayışını bu ülkeye getirecektik. Bize oy vermeyen vatandaşların hakkını, hukukunu da savunacaktık, hiç kimseyi ötekileştirmeyecektik. Yeni bir anlayışı, yeni bir kültürü bu ülkeye getirecektik. Kimsenin inancından ötürü, kimsenin yaşam tarzından ötürü, kimsenin kimliğinden ötürü ötekileştirilmediği güzel bir Türkiye'yi inşa edecektik. Peki, bu idealimizden vazgeçtik mi? Asla vazgeçemeyiz. Tarihimizin bize yüklediği temel bir sorumluluktur bu. Asla vazgeçmeyeceğiz, bundan sonra da vazgeçmeyeceğiz, inançla yolumuza devam edeceğiz, kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz; bu ülkeye demokrasiyi gerçek anlamda getirinceye kadar yolumuza devam edeceğiz."

-"Saray'a ve sözcülerine de seslenmek isterim: Siz demokratların iradesini, insan haklarını savunanların iradesini kötülüklere karşı iyiliğe savunanların iradesini asla teslim alamayacaksınız. Biz değişeceğiz, biz yenileneceğiz, biz güçleneceğiz ve bu yalan ve iftira siyaseti içinde olmasına bu memleketin olmasına asla izin vermeyeceğiz. Beraber olacağız, birlikte olacağız, yalanlara karşı birlikte mücadele edeceğiz. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti en olmaz denilen anlarda, en ümitsiz anlarda küllerinden yeniden doğmasını bilmiştir. Yeniden doğacaktır, yine doğacaktır,"

-"Bu milleti, bizim vatandaşlarımızı kendi öz vatanında garip, öz vatanında parya yapan bu saraylıları elbette göndereceğiz, beraber göndereceğiz, birlikte göndereceğiz. Bitmeyen istibdat dönemi yoktur. Çünkü karşısında hürriyet diyenler daima vardır ve var olacaklardır ve biz hep beraber Düyun-u Umumiye hükümetinden bu ülkeyi kurtaracağız. Bunun sözünü veriyoruz."

-"Hiç kimse unutmasın; biz ceplerinde idam fermanları ile vatan mücadelesi yapan bir gelenekten geliyoruz. Biz sıradan bir parti değiliz. Biz avukat odalarında dilekçeyle kurulan bir parti değiliz. O nedenle dokularımız çok farklıdır, inançlarımız çok farklıdır; gelecek hayallerimiz, gelecek dünyamız çok farklıdır."

-"Ben bir genel başkan olarak partimin sadece bugününü ve yakın geleceğini değil, uzun hedefli yapısını da düşünüyorum ve düşünmek zorundayım. Hiç kimse unutmasın; gemiyi limana sağlam götürmek yine kaptanın görevidir. Kaptan olarak gemiyi limana sağlam götüreceğimi herkes bilsin."

-"Bir an olsun namerde boyun eğmedim, bir tek kere bile olsa haramzadelerin sofrasına oturmadım, majestelerinin muhalefeti olmadım, sarayın sofrasına diz kırmadım, sırça köşklere tamah etmedim; doğru ve hak bildiğimi söylemekten asla geri adım atmadım, üstüme düşeni gözümü kırpmadan yaptım. Çünkü bir Cumhuriyet Halk Partili olmak bunu gerektiriyordu ve ben bunu yaptım."

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM CHP Grup Toplantısında yaptığı konuşmada şunları söyledi:

Teşekkür ederim... Slogansız bir ortamda güzel bir sohbet gerçekleştirelim.

Değerli arkadaşlarım, bizleri televizyonları başında izleyen saygıdeğer vatandaşlarım, sosyal medya hesaplarında bizi dinlemek isteyen genç kardeşlerim, hepinize Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan kocaman, yürek dolusu sevgilerimizi, saygılarımızı gönderiyoruz.

Sözlerime önce birkaç acı haberle başlamak isterim. 2 şehidimiz var… Şehitlerimizin bizim gönlümüzde, bizim yüreğimizde, 85 milyonun yüreğinde ayrı bir yeri vardır. Siyasi görüşlerimiz farklı olabilir ama bu vatanı için kanını döken, canını veren herkese bu ülkenin 85 milyonu da minnet duyar. Onlar bizim yüreğimizde ve geleceğimizde hep yaşarlar. O nedenle iki şehidimize Allah'tan rahmet diliyorum, milletimizin başı sağ olsun.

Makine ve Kimya Endüstrisi kurumunda, Ankara'da bir patlama meydana geldi, orada da 5 kardeşimiz, 5 emekçimiz, 5 işçimiz hayatını kaybetti. Grup başkanvekillerimiz, Ankara milletvekillerimiz hemen gittiler. Belediye başkanımız yaraları sarmaya çalışıyor, Elmadağ Belediye Başkanımız elinden gelen yardımı yapmaya, yaraları sarmaya özen gösteriyor. Dolayısıyla bu 5 kardeşimize de Allah'tan rahmet diliyoruz. Tabi bu olayın takipçisi olacağız. Hangi gerekçeyle nasıl bir facia gerçekleşti, bunun ayrıntılarını takip edeceğiz, ki hak sahipleri haklarını alıncaya kadar.

Yine sanatı herhalde en iyi bizler biliriz; sanatın ve kültürün bir toplum için ne kadar değerli olduğunu, sanatın aslında evrensel geçtiği ölçüde ülkenin dünyanın her tarafında tanınabilir olduğunu hepimiz biliriz. Önemli bir keman sanatçımız Suna Kan'ı kaybettik. Ona da Allahtan rahmet diliyorum, sanat dünyamızın başı sağ olsun. Tabii bütün hedefimiz Suna Kan'ları yetiştirmek ve onları dünyanın her tarafında görünür kılmaktır.

Rize'de eski kadın kolları başkanımız hayatını kaybetti, bir felaket sonucu diyelim. Pencere camını silerken, evini temizlerken altıncı kattan düşmesi ve hayatını kaybetmesi yüreğimizde derin bir yara açtı. Dolayısıyla bu kadın kardeşimize de Allah'tan rahmet diliyoruz, sevenlerine başsağlığı diliyoruz, hepimizin başı sağ olsun.

Değerli arkadaşlarım, bu bizim ilk grup toplantımız. Yemin törenini gerçekleştirdik, Türkiye Büyük Millet Meclisi organlarını seçti. Grup başkanvekillerimiz, Meclis Başkanvekilimiz, yönetimimiz seçildi ve dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını da seçildi. Ama bu seçim döneminde demokrasi konusundaki kaygılarımızı haklı kılan bir gelişme oldu. Bir milletvekili arkadaşımız -partilimiz değil, başka bir partiden- Yüksek Seçim Kurulu'na başvurdu, şu anda tutuklu. Yüksek Seçim Kurulu'na başvurdu, "ben milletvekili adayı olmak istiyorum" dedi. Oradaki hakimlerin tamamı "evet milletvekili olabilirsin, adayı olabilirsin" dedi, onayladı. Seçime girdi, kazandı. Yargıçlar bunun mazbatasını verdiler, "evet artık milletvekilisin, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gidebilirsin" diye. Mazbatayı aldığı tarihten şu ana kadar bu arkadaşımız hâlâ tutuklu. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu ülkeye demokrasiyi getiren bir partiyiz; nerede bir haksızlık, hukuksuzluk varsa o haksızlığın giderilmesi için mücadele eden bir partiyiz. Kişinin bizim partiden olup olmamasının önemi yok, önemli olan bu milletin iradesiyle seçilen bir milletvekilinin hâlâ yasalara, anayasaya aykırı olarak hapishanede tutulmasıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin onurunu, şerefini, haysiyetini koruyacak olan bir numaralı isim Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı'dır. Bu konuda suskun davranamaz. O milletvekilinin derhal hapisten çıkıp gelmesi ve parlamentoda yemin etmesi gerekiyor. Demokrasinin erdemi de budur, demokrasinin güzelliği de budur. Keşke böyle bir konuşmayı hiç yapmasaydık, Anayasa'nın gereği olarak seçilen bir milletvekili gelseydi. Daha acı olanı ise Adalet Bakanı'nın tutuklu ile hükümlüyü ayıramayan bir pozisyonda olmasıdır. Mahkum edilmedi ki, hakkında bir mahkeme kararı yok ki... Ama bunu hükümlü kabul ediyorlar. Bunlar doğru değil...

Biz Cumhuriyet Halk Partililer olarak neden diyoruz bu ülkenin temel taşıyız diye, neden diyoruz bu ülkenin geleceğidir diye, neden diyoruz demokrasinin güvencesidir diye, neden diyoruz insan haklarının güvencesidir diye, neden diyoruz düşünceyi ifade etme özgürlüğünün güvencesidir diye? İşte bunun için; bizden olsun veya olmasın bir kişi haksızlıkla karşı karşıya kalıyorsa ona sahip çıkmak, onun sesi, soluğu olmak hepimizin ortak görevidir ve biz bunu yapıyoruz ve bunu yapmaya da devam edeceğiz değerli milletvekili arkadaşlarım.

Değerli milletvekilleri; saygıdeğer halkıma da seslenmek isterim. Bir seçim dönemini geçirdik artısıyla eksisiyle. Elbette oturup değerlendireceğiz. Elbette ki her değerlendirmenin kendine göre artıları ve eksileri de olacaktır ve bunun üzerinde soğukkanlı, aklımızı kullanarak değerlendirme yapacağız. Güzel bir atasözümüz var: Yolu doğru olanın yükü ağır olur. Bir daha ifade edeyim: Yolu doğru olanın yükü ağır olur. Yolumuz doğrudur ve yükümüz ağırdır. Bizim yükümüz sadece bize özgü bir yük de değil, 85 milyonun yükünü çeken bir partiyiz biz. Az önce ifade ettim; seçildiği halde parlamentoya gelemeyen, anayasaya, yasaya aykırı davranan bir yönetime karşı da biz demokrasi mücadelesi veriyoruz. O nedenle yolumuz doğruysa yükümüzün ağır olduğunu da herkesin bilmesini isterim. Biz her zaman ve her yerde haksızlığa uğrayanların yanında olduk, mazlumların yanında olduk, düşüncesini ifade etmek isterken şiddet görenlerin yanında olduk, aklını kullananların yanında olduk; fakirin, fukaranın, kendisini kimsesiz hissedenlerin yanında olduk. Çünkü Gazi Mustafa Kemal'in bize bir sözü vardı, "Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir" diye. Biz kendisini kimsesiz hisseden 85 milyon içinde kim hissediyorsa onun yanında olduk, yanında olmaya devam ettik, sorunlarını çözmek için aklımızı kullandık, onunla beraber olduk, sorunlu öğrendik ve çözmek için mücadele ettik. Yine biz tüyü bitmemiş yetimin hakkını koruduk, buna özen gösterdik. Çünkü biz Cumhuriyet Halk Partiliyiz. Çünkü biz ahlaktan, erdemden, bilgiden, birikimden yanayız. Çünkü biz insandan, insanlıktan yanayız. Çünkü biz düşünceden, düşünce özgürlüğünden yanayız. Çünkü biz farklı düşünenin de dinlenmesinden, dinlenilmesinden yanayız. Aksi halde bu ülkeye demokrasiyi getiremeyiz. O nedenle diyorum, Cumhuriyet Halk Partisi demokrasinin temel taşıdır diye ve o nedenle diyorum ki, bize oy vermeyen vatandaşın bile hakkını hukukunu savunan bir parti geleneğini her zaman sürdürdük ve bundan sonra da sürdüreceğiz. Partili olsun olmasın kim haksızlığa uğradıysa onların yanında olduk.

Değerli arkadaşlarım, bize oy veren 25 milyonu aşkın vatandaşımız da aynı duygularla sandığa gitti. Bir değişim yapacaktık, ülkemize demokrasiyi getirecektik ve otoriter bir yönetimi dünya siyaset tarihine armağan edeceğimiz bir başarıyla, demokratik yollarla yolcu edecektik. Beklediğimizi alamadık, yani açıkça ifade etmek gerekirse kazanamadık. Arkasından elbette ki eleştiriler gelecekti. Bu eleştirilerin tamamını da saygıyla karşılıyorum ama kalemi eline alıp da önyargıyla hareket edenlerin gazeteciliğini sorgulamak da benim görevimdir.

Kalemini satmayan, -bir daha ifade edeyim- kalemini satmayan, onurlu gazetecilik yapan, haklı eleştirilerini her zaman yazan bütün gazetecilere saygım vardır. Ama kalemini satan ve onurlu davranmayan, kendisini bir anlamda savcı yerine koyup, yargıç yerine koyup karar veren gazetecinin gazeteciliğini sorgulamak da benim görevimdir, ben bunu yapmak zorundayım.

Bize oy veren 25 milyonun hayaliyle bizim hayalimiz aynıydı. Demokrasiyi getirecektik, yaşanabilir bir Türkiye'yi inşa edecektik, kinden öfkeden arınmış bir siyaset anlayışını bu ülkeye getirecektik. Bize oy vermeyen vatandaşların hakkını, hukukunu da savunacaktık, hiç kimseyi ötekileştirmeyecektik. Yeni bir anlayışı, yeni bir kültürü bu ülkeye getirecektik. Kimsenin inancından ötürü, kimsenin yaşam tarzından ötürü, kimsenin kimliğinden ötürü ötekileştirilmediği güzel bir Türkiye'yi inşa edecektik. Peki, bu idealimizden vazgeçtik mi? Asla vazgeçemeyiz. Tarihimizin bize yüklediği temel bir sorumluluktur bu. Asla vazgeçmeyeceğiz, bundan sonra da vazgeçmeyeceğiz, inançla yolumuza devam edeceğiz, kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz; bu ülkeye demokrasiyi gerçek anlamda getirinceye kadar yolumuza devam edeceğiz.

25 milyonu aşkın vatandaşımızın oyunu aldık. Oy veren, vermeyen bütün vatandaşlarıma yürekten teşekkür ederim ama 25 milyon vatandaşıma şunu söylemek isterim: Aynı hüznü ve aynı duyguları yaşıyoruz; bu coğrafyanın neresinde yaşarsanız yaşayın aynı duygular ve aynı hüzünleri yaşıyoruz. Çünkü hedefimiz birdi, çünkü amacımız birdi, çünkü bu ülkeye bütün güzellikleri getirmek istiyorduk. Ama sakın ola ki bu bizi umutsuzluğa mahkûm etmesin. İnsanlık tarihi, adalet mücadelesi tarihidir. İnsanlık tarihi, hak mücadelesi tarihidir. İnsanlık tarihi, zulümle zalime karşı mücadele tarihidir. İnsanlık tarihi, bir demokrasi tarihidir ve bu ülkede o demokrasinin mihenk taşı da Cumhuriyet Halk Partisi'dir.

Onlar sadece Kemal Kılıçdaroğlu'nu desteklemediler; yani bize oy veren 25 milyon vatandaşımız sadece bana destek vermedi. Onlar, ortaya koyduğumuz Türkiye idealini, Türkiye'yi yönetme irademizi, demokratların ve vatanseverlerin ittifakını, kardeşliği, barışı, huzuru ve adil bölüşümü desteklediler. Onlar, yalan siyasetinin karşısında, hakikatin yanında oldular. Onlar, her türlü iftiraya karşı gerçeklerden ayrılmadılar. Onlar kimseye iftira atmadılar, kimseyi ötekileştirmediler. 25 milyon bu ülkenin temel taşıdır artık ve yeni kazanacağımız gençlerle, yeni kazanacağımız kadınlarla 25 milyonu 30 milyon yapmak da Cumhuriyet Halk Partilerinin boynunun borcudur. Bunu yapmak zorundayız; demokratik yollarla, inançla bunu yapmak zorundayız.

Ve dolayısıyla Saray'a ve sözcülerine de seslenmek isterim: İşte siz bu iradeyi teslim alamayacaksınız; demokratların iradesini, insan haklarını savunanların iradesini kötülüklere karşı iyiliğe savunanların iradesini asla teslim alamayacaksınız. Biz değişeceğiz, biz yenileneceğiz, biz güçleneceğiz ve bu yalan ve iftira siyaseti içinde olmasına bu memleketin olmasına asla izin vermeyeceğiz. Beraber olacağız, birlikte olacağız, yalanlara karşı birlikte mücadele edeceğiz. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti en olmaz denilen anlarda, en ümitsiz anlarda küllerinden yeniden doğmasını bilmiştir. Yeniden doğacaktır, yine doğacaktır, bunu da bütün vatandaşlarımın bilmesini isterim.

Bu milleti, bizim vatandaşlarımızı kendi öz vatanında garip, öz vatanında parya yapan bu saraylıları elbette göndereceğiz, beraber göndereceğiz, birlikte göndereceğiz. Bitmeyen istibdat dönemi yoktur. Çünkü karşısında hürriyet diyenler daima vardır ve var olacaklardır ve biz hep beraber Düyun-u Umumiye hükümetinden bu ülkeyi kurtaracağız. Bunun sözünü veriyoruz, beraber vermek zorundayız bu sözü.

Değerli arkadaşlarım, sevgili yurttaşlarım; biz hiçbir vatandaşımıza kızgın ya da küskün değiliz. Bahane bulmuyoruz, bahane üretmiyoruz... Benim için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının başımın üstünde yeri vardır. Çünkü benim için yandaş değil, vatandaş esastır. Tercihleri, iradesi, kararı ne olursa olsun hepimiz aynı ülkenin vatandaşları, aynı memleketin evlatlarıyız. Bizi ayrı kılmaya çalıştılar. Binbir yalanla, binbir iftira ve montajlarla, karalamalarla aramıza nifak sokmaya çalıştılar. Devleti kuran partiyi terör örgütleriyle bir arada gösterme cüretini gösteren utanmaz sahtekarlar oldu ve bunu gösterdiler. Kavgayla, çalıp çırpmayla, korku iklimiyle bizi yıldırabileceklerini düşünenler oldu. Devleti beşli çetelere soyduranlar, dünyalıklarını yurt dışına kaçıranlar dokunulmazlık dosyaları ile bizi tehdit eder oldular. Ama onlar şunu asla unutmasınlar: Biz Kuvayı Milliye geleneğinden geliyoruz; hiçbir zalimin karşısında diz çökmedik ve diz çökmeyeceğiz.

Omuzlarımızdaki yükün farkındayız. Mesele bir fani olarak bir Kemal Kılıçdaroğlu olayı değildir. Kemal Kılıçdaroğlu bu büyük mücadelenin sadece ve sadece bir neferidir. Yüzyıllardır bu topraklarda verilen mücadelenin bir parçası, bir neferi olmuşsam ne mutlu bana. Ben Cumhuriyet Halk Partisinin bir üyesi olma şerefini, bu partinin genel başkanı olma şerefini ömrüm boyunca taşıyacağım. Bu şeref benden aileme kalacak olan en kıymetli mirastır.

Ben, bugün partimize yeni üye olan bir genç kardeşimle aynı heyecanı yaşıyorum, aynı hüznü ve aynı duyguyu yaşıyorum. Ben milletvekillerimle, belediye başkanlarımla, gençlik kollarıyla, kadın kollarıyla ve tüm üyelerimiz ve seçmenlerimizle aynı heyecanı ve aynı duyguyu yaşıyorum. Hiç kimse unutmasın; biz ceplerinde idam fermanları ile vatan mücadelesi yapan bir gelenekten geliyoruz. Biz sıradan bir parti değiliz. Biz avukat odalarında dilekçeyle kurulan bir parti değiliz. O nedenle dokularımız çok farklıdır, inançlarımız çok farklıdır; gelecek hayallerimiz, gelecek dünyamız çok farklıdır. İnsanı ve doğayı seven bir gelecekten, bir gelenekten söz ediyoruz. Ben bir genel başkan olarak partimin sadece bugününü ve yakın geleceğini değil, uzun hedefli yapısını da düşünüyorum ve düşünmek zorundayım. Hiç kimse unutmasın; gemiyi limana sağlam götürmek yine kaptanın görevidir. Kaptan olarak gemiyi limana sağlam götüreceğimi herkes bilsin. Benim Cumhuriyet Halk Partisi kültüründen öğrendiğim, aldığım en büyük derslerden birisi de budur.

Sevgili halkım, bizi dinleyen sevgili halkım, değerli arkadaşlarım; ben, önderimiz, devletimizin ve partimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal'in koltuğunda oturuyorum. Göreve başladığım günden beri bu emanete halel gelmemesi için, bu mücadeleye haram bulaşmaması için, bu ideallerin kirlenmemesi için her türlü çabayı göstermeye özen gösterdim ve bunu yaşamın her aşamasında bir borç bildim. Ben genel başkan olarak dev bir çınar ama aynı zamanda yeni bir filiz olan Cumhuriyet Halk Partisini ve değerlerini her zaman korudum ve kolladım. Çınar ve filiz derken; dev bir çınar, tarihsel kökleri var ama filiz derken değişime, dönüşüme, yenilenmeye açık bir çınar olarak ifade ediyorum. Asla statik, asla durağan bir yapımız olmadı. Çınarımız var ama o çınarımız sürekli yeni filizler verir. O filizler bizi 100 yıldır ayakta tutuyor, bundan sonraki yüzyıllarda da yine ayakta tutacaktır. Cumhuriyet Halk Partisinin değerlerini her zaman korudum ve kolladım. Bunu yapmaya bu partinin bir neferi olarak devam edeceğim; sıradan bir neferi, sıradan bir üyesi olarak da aynen devam edeceğim. Çünkü ben kendimi Kuvayı Milliye geleneğinin devamı olan bir siyasi hareketin neferi olarak gördüm ve görmeye de devam edeceğim. Bir an olsun namerde boyun eğmedim, bir tek kere bile olsa haramzadelerin sofrasına oturmadım, majestelerinin muhalefeti olmadım, sarayın sofrasına diz kırmadım, sırça köşklere tamah etmedim; doğru ve hak bildiğimi söylemekten asla geri adım atmadım, üstüme düşeni gözümü kırpmadan yaptım. Çünkü bir Cumhuriyet Halk Partili olmak bunu gerektiriyordu ve ben bunu yaptım.

Ben kuş uçmaz kervan geçmez yerlerde nasıl bir memleketi istediğimi anlattım, Cumhuriyeti anlattım, mücadelemizi anlattım. Yeri geldi tepkiler gördüm, asla tepkilere kızmadım; dinledim ve muhataplarımı ikna ettim. Sıkılı yumruklarla tokalaştım, onları mücadelemize sonunda ortak ettim, asla bir araya gelemezler denen kim varsa onları Halil İbrahim sofrasında buluşturdum. Bu ülkedeki vatanseverleri, demokratları, yüreği iyilikten ve güzellikten yana atanları aynı mücadelenin neferi yaptım. Biz vatan toprağını düşmanlara bırakıp kaçanlar değiliz. Biz vatan toprağını dişiyle tırnağıyla geri alanlardanız, o kültürden geliyoruz biz.

Yeri geldi bölücü terör örgütünün saldırılarına, yeri geldi provoke edilen kitlelerin saldırılarına uğradım. Her türlü kötülüğe karşı, örgütlü kötülüğe karşı korkmadan yürüdüm; milletin cebine el uzatanlarla, gençlerimizi zehirleyen uyuşturucu baronları ile mücadele ettim, beşli çetelerle mücadele ettim, Türkiye'yi parayla sığınmacılara oy deposu olsun diye satanlar ile mücadele ettim ve etmeye de devam edeceğim. Yıllarımı verdiğim demokrasi, adalet, barış ve huzur dolu bir Türkiye davamızda hayatımı adadığım Atatürk ve bağımsız Türkiye Cumhuriyeti uğruna mücadele azminden bir adım dahi geri adım atmadım ve atmayacağım.

Değerli vatandaşlarım, saygıdeğer arkadaşlarım; şimdi köklü bir çınarın altında yeni filizler ve yeni kadrolarla her şey ve daha da önemlisi mücadelemize omuz veren aziz milletimizle birlikte yürüyeceğiz. Gençlerimiz olacak, kadınlarımız olacak, yeni arkadaşlarımız olacak, görev yapan arkadaşlarımız olacak; onlarla beraber bu çınarı büyüteceğiz ve yeni filizler gelecekler. Sarayın ve yandaşların değil, milletin ve vatandaşlarımızın kazanacağı, tüm eleştirileri dikkate aldığımız ve alacağımız yeni bir süreci hep birlikte inşa etme zamanıdır. Ben bu değişimin ve yenilenmenin parçası olmak istiyorum diyen bütün vatandaşlarıma, yoldaşlarıma, arkadaşlarıma seslenmek istiyorum.

Bir; önce bireysel beklentilerden tamamen arınmak zorundayız. Altını bir kez daha çiziyorum: Önce ülkemizi seviyorsak, partimizi seviyorsak, gelecek ideallerin peşinde koşacaksak bireysel beklentilerden tümüyle arınmak zorundayız. Çünkü yine bize öğretilen, söz konusu vatansa gerisi teferruattır. Asıl hedefimiz budur.

Ve gençlere seslenmek istiyorum: Gelin Cumhuriyet Halk Partisine üye olun. Gelin köklü mücadelenin bir parçası olun. Gelin ahlaki meşruiyetini kaybetmiş bu iktidara karşı saflarımızı sıklaştıralım. Gelin bu saray iktidarının kurduğu Londra'daki tefecilerden medet uman Duyun-u Umumiye kabilesinden bu milleti kurtaralım. Gelin, yıkılmayan son kale olan Cumhuriyet Halk Partisine omuz verin, görüşlerinizi anlatın, katkı verin ve çalışın. Kapımız her aydınlığa açıktır ve her aydınlığın bizim için değeri vardır ve önemlidir.

Bu memleket bizim... 85 milyon vatandaşımız... Biz -kimse unutmasın- gerçeği her yerde anlatmakla görevliyiz. Bizim görevimiz bu, gerçekleri her yerde anlatmak zorundayız. Eleştirilere saygı evet, eksikliklerimizi bize hatırlatanlara evet, partinin yenilenmesi, partinin güçlenmesine evet. Bütün bunların önünü açacağım, hiç endişe etmeyin. Bu partiyi gerçek anlamda çağdaş ve uygar bir parti yapacağız. Kurultay kararımızın temelinde de bu yatar. Hiçbir zaman değişimin önünü tıkayan bir kişi değil, değişimin önünü sonuna kadar açacağım. Bu ülkenin gençlerine, bu ülkenin kadınlarına siyaset yapma hakkını daha da güçlendirerek yolumuza devam edeceğiz.

Ve bütün bu mücadelelerin sonunda hiç kimse endişe etmesin, mutlaka kazanacağız Nazım'ın dediği gibi. Ne diyor Nazım? Eğer hak haksızlıktan yüce, sevgi nefretten üstün, aydınlık karanlıktan güçlüyse... Çaresi yok usta... Biz kazanacağız ve mutlaka kazanacağız.

Hepinize en içten sevgiler, saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun...


Bu Kategorideki Diğer Haberler

Cumhuriyet Halk Partisi 100 Yaşında
Haber Tarihi: 09.09.2023
CHP Parti Meclisi Açıklaması
Haber Tarihi: 06.06.2023