Türkiye ABD’yi neden kınamadı? Perde arkasında neler oluyor?

Haber Tarihi: 23.06.2025


ABD’nin İsrail’in isteği üzerine İran’ı vurdu. ABD’de Missouri’deki Whiteman üssünden kalkan B-2 ağır bombardıman uçakları, Afganistan saldırılarını da aşan uzaklıkta, havada yakıt ikmaliyle 37 saatlik uçuşla 6 sığınak delici bombayı İran’ın İsfahan, Natanz ve Fordo’daki üç nükleer tesisi üzerine bıraktı. Hem Avrupalı liderler hem de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İran’ı müzakere masasına döndürmek için ikna etmesini bekler, iki hafta süreden bahsederken çoktan saldırı emrini verdiği ortaya çıktı. Aynı zamanda, isimlerini açıkça söylemese de Rusya ve Çin’e, İsrail-İran krizine müdahaleyi düşünüyorlarsa kendilerinden üstün gördüğü Amerikan askeri gücünü düşünmeleri uyarısında bulundu.

Ankara neden kınamadı?

Türkiye’nin bu saldırıyı derhal şiddetle kınayacağı varsayılırken kınamadı. Saldırı üzerinden neredeyse yarım gün geçtikten sonra Dışişleri Bakanlığınca yapılan yazılı açıklamada ABD “saldırısının”, İsrail’in 13 Haziran’da başlattığı saldırılarla tırmanan “ihtilafın küresel düzeye taşınması” riskini “en üst düzeye çıkardığı” gibi keskin ifadeler var. Keza, Ankara’nın “ABD’nin İran İslam Cumhuriyeti’nin nükleer tesislerine yönelik saldırısının muhtemel sonuçlarından derin endişe duyduğu” da var. Ama kınama sözcüğü geçmiyor.

Aynı şekilde, son zamanlarda Erdoğan’ın en dar dış politika ekibinde görmeye başladığımız AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik de açıklamasında ABD saldırısından duyulan rahatsızlık ve endişeyi dile getirse de “kınama” sözcüğünü kullanmadı.

Bunun politik bir tutum olduğu anlaşılıyor. Gerekçesine dair ipucunu her iki açıklamada bulmak mümkün.

Dışişleri Bakanlığı bildirisini “Türkiye, üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeye ve yapıcı katkılar sunmaya hazırdır” diye bitirmiş. Çelik ise Erdoğan’ın İsrail’in İran saldırısı ardından “dünya ve bölge liderleriyle” yaptığı temasları hatırlatıp “barış için her türlü kolaylaştırıcılık ve ev sahipliğine” hazır olduğunu söylemiş.

Erdoğan’ın temasları

Erdoğan’ın 13 Haziran’da başlayan İsrail saldırıları ardından dünya ve bölge liderleriyle yaptığı görüşmeler, tamamında İsrail-İran çatışması ana konu olmak üzere, İletişim Başkanlığının açıklama sırasına göre şöyle olmuş:

• 14 Haziran

– Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman

– Ürdün Kralı İkinci Abdullah

– İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan

– Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah el Sisi

– Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif.

Bu telefon görüşmeleri Cumhurbaşkanının başkanlığında şişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, MİT Başkanı İbrahim Kalın ve AK Parti Sözcüsü Kalın arasında yapılan güvenlik toplantısı öncesinde açıklanmış. 14 Haziran’da Suriye geçici Cumhurbaşkanı Ahmed el Şara ve ABD Başkanı Donald Trump ile görüşme de var.

İkişer kez Trump ve Pezeşkiyan

Ertesi gün, pek alışılmadık şekilde Erdoğan, Trump ile bir görüşme daha yapmış. Ama o telefon konuşmasına dek bakın başka kimlerle görüşmüş:

• 15 Haziran

– Umman Sultanı Heysem el Said. Umman 5 tur yapılan ABD-İran nükleer görüşmelerine ev sahipliği yapan ülkedir.

– Kuveyt Emiri Cabir el Sabah.

– Irak Başbakanı Şiya el Sudani.

– ABD Başkanı Trump.

Bu görüşme günü Trump Kanada’daki G7 toplantısındaydı. Açılış oturumu ardından ayrıldığında Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un “Ateşkes için” demesine “En ufak bir fikri yok. Daha büyük bir şey için” yanıtı vermişti. Ne olduğunu artık biliyoruz…

İletişim Başkanlığına göre, Erdoğan’ın Trump ile bu görüşmesinde Türkiye’nin ABD ile İran arasında kolaylaştırıcılığa hazır olduğu konuşulmuş.

Erdoğan ertesi gün, 16 Haziran’da Pezeşkiyan ile yeniden konuşmuş ve bu konuşmada da Türkiye’nin kolaylaştırıcılığa hazır” olduğundan bahsedilmiş.

ABD vurmak üzereyken

Yine 16 Haziran’da Erdoğan’ın Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin ile de İsrail-İran konuştuğunu görüyoruz. Putin bir gün önce İsrail ile İran arasında arabuluculuğa, kolaylaştırıcılığa hazır olduğunu açıklamıştı. Oysa Türkiye, ABD ile İran arasında doğrudan temas kolaylaştırıcılığına talipti.

Aynı gün, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu Trump’dan İran’ın yeraltı nükleer tesislerini vurmak için GBU-57 bombaları kullanıp savaşa girmesini istemiş, Erdoğan da kabine toplantısı ardından Türkiye’nin orta ve uzun menzilli füzelerinden bahsetmişti.

Erdoğan 17 Haziran’da BAE lideri El Nahyan ve Katar Emiri El Sani ile de aynı konuları görüştü.

Amerikan haber sitesi Axios 21 Haziran’da önemli bir iddia ortaya attı. Aynı gün, 20 Haziran’da Cenevre’de AB ve İngiltere, Fransa, Almanya dışişleri bakanlarıyla sonuçsuz bir görüşme yapan İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi İstanbul’daki İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısına geliyordu. O sırada Trump’ın emriyle ABD B-2 bombardıman uçaklarının İran’a GBU-57 bombaları yağdırmak üzere hava da olduğundan pek az kişinin haberi vardı.

Trump-Pezeşkiyan görüşmesi mi?

Erdoğan’ın Arakçi’ye müzakerelere dönmeyi telkin ettiği sıralarda yayınlanan Axios haberinde ise, Erdoğan’ın Trump’a kendisini Türkiye’de Pezeşkiyan ile buluşturmak istediği, Trump’ın buna sıcak yaklaştığı, ancak Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan’ın Dini Lider Ali Hamaney’e ulaşıp yetki alamadığı için bu ihtimalin suya düştüğü öne sürülüyordu. Axios iddiası bugüne dek yalanlanmadığı gibi, Erdoğan’ın o günlerdeki görüşme trafiği iddiayı doğrular nitelikte.

Ankara, Hamas ile İsrail’in ya da İran ile İsrail’in arasını bulmaya talip olamaz, İsrail’le ilişkileri devam eden Gazze katliamı nedeniyle çok kötü, dolayısıyla İsrail’e her zeminde cephe alıyor. Oysa ABD ile İran’ın arasını bulma iddiası nedeniyle ABD ile kapıları açık tutmak istiyor.

Kaldı ki NATO üyesi Türkiye’nin ABD ile iki sıcak alanda daha süren irtibatı var: Rusya-Ukrayna ile Azerbaycan-Ermenistan görüşmeleri.

Türkiye’nin savaştan çıkarı yok

İran bugünlerde iç gelişmelere de gebe. Halkta bir karşılığı bulunmadığı görülen, İsrail destekli, devrik Şah’ın oğlu Reza Pehlevi’yi kast etmiyorum. Ama Hamaney’in yetkilerinin bir kısmını devretmesi durumunda Pezeşkiyan ile bir yol bulunabileceği kanısı var diplomatik camiada. Trump’la Türkiye’de buluşmalarıysa bonus sayılacak. Erdoğan’ın vazgeçmek istemediği ihtimal işte bu.

Türkiye’nin savaştan çıkarı yok. Siyasi olarak da ekonomik olarak da. İran’ın Hürmüz Boğazını kapatmasının petrol fiyatlarını nerelere çıkaracağını şimdiden tahmin etmek zor.

Öte yandan Türkiye’nin nükleer müzakerelere dönüşte ısrarı sadece Netanyahu saldırganlığının şimdiki hedefinin İran olmasından kaynaklanmıyor. İran’ın nükleer enerjiye değil ama nükleer silaha sahip olması Türkiye’yi de rahatsız edecek bir ihtimal. Zamanında Türkiye’nin Brezilya ile nükleer müzakereleri kolaylaştırma rolünü üstlenmesi (“şerpa” Hakan Fidan idi) biraz da bu yüzdendi.

Önemli bir konu daha var: İsrail-İran savaşının uzaması, PKK’nın silah bırakma, resmi adıyla “terörsüz Türkiye” sürecini sekteye uğpratabilir. Bu da Erdoğan’ın istemediği bir risk.








MURAT YETKİN İsimli Yazarın Diğer Yazıları