Stratejik hiçlik!

Okunma Sayısı: 3595    |    Yazı Tarihi: 28.02.2022

Tüketmek varken neden tasarruf edesiniz ki?

Normalde tasarruf etmek güçlü bir irade gerektirir. O nedenle tasarruf ödüllendirici bir davranıştır.

Ülkelerde de durum budur.

Tüketmek ve günü kurtarmak ucuz siyaset işidir. Tasarruf etmek ve bu tasarrufla yatırımda bulunmak ise sorumlu siyaset hamlesidir.

Günü kurtarmak yarını ucuzlatmaz; tersine daha da pahalılaştırır. Mesela barajlar kralı Demirel bugün ülkemizde hâlâ enerji ucuzluğu sağlamaktadır.

Ülke siyaseti yerine koltuk siyaseti kavramlarını da bugününü düşünen ile yarınını düşünen olarak ayırabiliriz. Bir ülkede pahalılık varsa bilin ki bu ucuz siyasetin sonucudur.

Bugünü düşündüğünüzde, yani bugünü kurtarmaya çalıştığınızda yarını düşünecek ve ona göre hamle yapacak bir gücünüz kalamaz.

BİR ÖRNEK:

İthalatta tamamen dışa bağımlı olduğumuz doğalgaza bakalım. Bütün illerimiz artık doğalgaz kullanıyor. Ardahan’a özel sektör gitmeyince oraya da devlet eliyle doğalgazı getirmiş olduk.

İyi ama bu hamle ülkemiz adına stratejik açıdan ne ifade ediyor?

%100 dışa bağımlı ve %50 Rusya’ya bağımlı olduğumuz doğalgazı bütün ülkeye yaymak bağımsız dış politikayı ne hale getirdi?

Tıpkı, her öğrenciyi üniversiteye almanın kısa vadede çıkarcı ama orta-uzun vadede yıkıcı bir politika olması gibi.

Siyaset günübirlik çıkar peşine koşmak yerine, orta-uzun vadeli çıkarları gözeten bir eylem alanı olmalıdır. Ülkelerin geleceklerini uzun vadeli söylevle değil, eylemle yönetenler refaha kavuşturabilir.

İSRAİL GAZI

17-25 Aralık sürecinde iki büyük proje FETÖ’nün hedefindeydi. İlki Türkmen gazının İran üzerinden Türkiye’ye taşınması projesi; ikincisi ise Kuzey Irak gazının taşınmasıydı.

Her ikisi de artık yok.

Ama 2015 yılında Rusya’nın Kırım İlhakı ardından uyanmış olmalı ve proje geliştirmeliydik. Alternatifimiz ise Mısır-İsrail Levant Bölgesi gazıydı.

Hatırlarsanız dönemin Enerji Bakanı Berat Albayrak İsrail Enerji Bakanı ile iki kez görüşme yapmıştı.

Akdeniz gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınması en uygun güzergahtı. Trilyon sm3 gaz orada öylece duruyor. Bir kaç ay önce Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan’ın Ege Adaları üzerinden taşınması gündeme geldi ama ABD buradan desteğini çekti.

Geriye Türkiye kalıyor.

Bu gaz sadece 1-2 yıllık boru hattı yapımı ile Ceyhan üzerinden Edirne’ye ve oradan da Avrupa’ya ulaştırılabilir. Ama proje bir türlü gitmedi.

Neden ki? Uzun vadeli ülke çıkarı yerine yoksa ihaleyi 5’li müteahhitlerimiz mi alamadı?

***

Rusya enerji parasına güvenerek Ukrayna’yı işgal etmeye çalışıyor.

Putin, kasada biriktirdiği paraya güveniyor.

Oysa kasada biriken para yerine kafada biriken bilgi çok daha kıymetlidir. Ve kişisel akıl-yönetim kısa vadede kazanıyor görülse de; orta-uzun vadede kurumsal akıl-bilgi ile bu girişimi bertaraf edilecektir.

Taraf olmayanlar da bertaraf olacaktır!

Bu süreçte en önemli aktör yeni enerji hatları olacaktır. Ve burada da kilit ülke Türkiye.

Ama gelin görün ki, adımızı bile anan yok. Daha 2 yıl önce Montrö Antlaşması Türkiye’ye ne kazandırmıştır diyen bizler şimdi Montrö Antlaşmasına sarılıyoruz.

Zikzaklarımızı takip etmek bile baş döndürüyor.

Bir kaç yıl önce yurtiçinde Bahçeli, yurtdışında ise Putin en muteber gözdelerimizdi. Batıyı yıkıyor, yeni dünya düzeni kuruyorduk.

N’oldu o işler!

Oysa küresel oyun yeniden kuruluyor. Bunu okuyamayanlar zaten gidecektir. En azından ülkelerine hizmet edemeyecek, kendi yoklukları ile ülkelerinin yokluklarının kaderini birleştireceklerdir. Buna kimin hakkı olabilir?

GAZ DENGEMİZ

EPDK verilerine göre;

Geçen yıl 59.600 milyon sm3 gaz tüketmişiz. (2020 yılında 48.125 milyon sm3). Sadece Aralık ayında 6.184 milyon sm3 gazın yüzde 41’i uzun vadeli kontratlar üzerinden alınmış. Yani kısa vadeli spot piyasa fiyat dalgalanmasına açık hale gelmişiz. Oysa 2014 yılında spot piyasa payı %25’lerdeydi.

Anlayacağınız şu: Putin’in savaş hırsı bizi de vuruyor.

YERLİ-MİLLİ BORÇLAR

Hain dediğimiz IMF 2001 krizinde bize iç borçlanmamızda ABD doları ve/veya AB avrosu ile borçlanmayın demişti. Kendi ülkenizden kendi vatandaşlarınızdan kendi paranız olan TL ile borçlanmayı önermişti.

Ne oldu?

2018 yılında Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak yerli-milli söylemle iç borçlanmada yeniden dolar ve avroya döndü.

Kamu borç stoku 893 milyar liradan 4 yılda 2 trilyon 844 milyar liraya yükseldi. Bu borcun da dövizli kısmı yüzde 39,6’dan yüzde 66,6’ya yükseldi.

Söylem ile eylemin ne ifade ettiğini çözemezseniz faturayı ya siz ya da daha büyüğünü evlatlarınız ödeyecektir.

Tekrar söylüyorum: Sürece uyanamaz ve itiraz etmezseniz sonucunda bağırmanın hiçbir hükmü yoktur.

Faturalar sadece bir sonuçtur.

Soru: Merkez Bankasının Liralaşma politikası Hazine garantili müteahhitlere hiç işlemeyecek mi?



İBRAHİM KAHVECİ İsimli Yazarın Diğer Yazıları