Laik Cumhuriyet karşıtlığı

Okunma Sayısı: 2821    |    Yazı Tarihi: 24.10.2022

Atatürk devrimlerine, dolayısıyla laik cumhuriyete karşı olanların kullandığı bir söylem de “bir gecede cahil kaldık” yakınmasıdır.

Bu yakınmaya AK Parti Grup Başkan Vekili Mahir Ünal da katılmış.

Ünal’ın değerlendirmesi şöyle:

“Maalesef bir kültür devrimi olarak Cumhuriyet bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, hasılı bütün düşünme setlerimizi yok etmiştir. Bugün konuştuğumuz Türkçe’yle düşünce üretemeyiz.”

Bu yakınmada bulunanlara göre Atatürk harf devrimi ile alfabeyi değiştirince Osmanlı’nın akıl, bilim, düşünce mirası boşa çıkmış!

Bu yakınma neresinden tutsanız elinizde kalacak, gerçekle ilgisi olmayan bir yaklaşım. Atatürk ve laik cumhuriyet karşıtlığından da başka bir şey değil.

Neresinden başlayalım?

O Osmanlı ki bu matbaayı bu topraklara 300 sene sokmamış bir Osmanlı. Matbaa gelirse, kitaplar yazılırsa, halk uyanırsa, Saltanat sallanırsa diye direnmiş bir Osmanlı.

600 yıllık iktidarında hatırı sayılır bir düşünce insanı yetiştirmemiş bir Osmanlı.

Naim Babüroğlu’nun da vurguladığı gibi Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda, okuma-yazma oranı erkeklerde yüzde 7, kadınlarda binde 4’tü. Harf Devrimi sayesinde okuma yazma oranı hızla arttı. 1950’ye gelindiği okur-yazar oranı yüzde 32’ye ulaşmıştı.

Osmanlı’da okur-yazar olanlar, Saray çevresi ve bürokratlardan oluşan bir seçkin zümreydi. Osmanlıca diye özgün bir dil de yoktu. Arap ve Fars dillerinin karmasından oluşan, okuması da konuşması da zor bir dildi. Ayrıca Anadolu insanı bu dili anlamaz, Türkçe konuşurdu. Saray ve çevresi ise Türklere de Türkçeye de tepeden bakardı.

Prof. Dr. Hakkı Uyar’ın dediği gibi “Toplumun yüzde 95’nin bilmediği bir alfabeyi değiştirmek de bizi cahil bırakmaz. Kayda değer tarihsel metinlerin hepsi günümüz Türkçesine çevrilmiştir, dönemin uzmanları olarak bizler zaten gereken aktarımları yapmaktayız. Yapılan demagoji ve Cumhuriyet Devrimi’ne, Atatürk’ün yaptıklarına karşı hazımsızlıktan ibarettir.”

Uyar’ın teşhisi yerli yerindedir.

Türkiye’yi çağdaş uygarlık yoluna, aydınlanma yoluna sokan, akıl ve bilime dayalı laik eğitime kavuşturan Atatürk devrimleridir.

Atatürk, saltanatı ve hilafeti kaldırıp cumhuriyeti ilân ettikten sonra bu üç devrimin içini hukuksal ve kültürel devrimlerle güçlendirmiştir.

Hukuksal ve kültürel devrimler laik ve demokratik bir siyasi ve sosyal yaşamı oluşturmayı hedeflemiştir.

Karşı Devrim kitabımda (Kırmızıkedi Yayınları, 2022, s. 36-37) da yer verdiğim bu devrimler şunlardır:

3 Mart 1924 tarihinde Halifeliğin kaldırıldığı gün, Tevhidi Tedrisat Kanunu (Öğrenim Birliği Kanunu) çıkarıldı. Dine göre yapılan eğitime son verildi, eğitim kurumları tek ilke ve kurum altında toplanmış, laik, akıl ve bilime dayalı eğitime geçildi.

Öğrenim Birliği Kanunu ulusal eğitim anlayışını getirdi. Bütün eğitim, Eğitim Bakanlığı’nın yetkisine bırakıldı. Medreseler kapatıldı. Medreseler yerine imam hatip okulları ve İstanbul Üniversitesi’nde İlahiyat Fakültesi açıldı.

Yine aynı gün Şeriye ve Evkaf Vekaleti kaldırıldı ve bu bakanlık yerine Diyanet İşleri Başkanlığı kuruldu. Erkanı Harbiye Vekaleti kaldırılarak yerine Genelkurmay Başkanlığı kuruldu. Böylece asker ve din adamları siyasetin dışına çıkarıldı.

Tamamlayıcı hukuksal ve kültürel devrimler süreci Halifeliğin kaldırılmasından sonra 8 Nisan 1924 tarihine şeriat mahkemelerinin kaldırılmasıyla devam etti.

25 Kasım 1925 tarihinde fes giyilmesini yasaklayan ve şapka giyilmesini düzenleyen kanun çıkarıldı.

30 Kasım 1925 tarihinde tekke, zaviye ve türbeler kapatıldı. Bu yasayla tarikatlar kapatıldı, ancak faaliyetlerini gizli olarak sürdürdüler. Bugün iktidara ortak konumdalar.

17 Şubat 1926 tarihinde İsviçre’den alınan Medeni Kanun çıkarıldı. 4 Ekim 1926 tarihinde Medeni Kanun’la birlikte, Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu ve Ceza Kanunu yürürlüğe girdi.

Medeni Kanunu’nun yürürlüğe girmesinin en önemli yönü kadın erkek eşitliğini büyük ölçüde sağlamış olmasıdır. Medeni Kanun’dan önce kadın ikinci sınıf görülürdü. Erkekler dört kadınla evlenebilirdi. Erkek ‘boş ol’ dediğinde kadın boşanmış olurdu. Mirasta erkekler tam hisse alırken kadınlar yarım hisse alırdı. Ancak iki kadının tanıklığı bir erkeğin tanıklığına eşit sayılırdı.

Medeni hukuka geçilmesiyle birlikte din adamları hukuk uygulama ve adalet sağlama yetkilerini kaybettiler. Kişi, aile ve iş ilişkilerine çağdaş bir düzen getirildi.

9 Ağustos 1928 tarihinde harf devrimi yapılacağı açıklandı. 1 Kasım 1928 tarihinde Harf Kanunu çıkarıldı. Türkçe alfabeye geçildi. Halka yeni yazıyı öğretmek için Millet Mektepleri açıldı. Osmanlı’da çok alfabe vardı Neredeyse her toplum başka bir alfabe kullanıyordu. Anadolu’da Ortodoks kesim Türkçeyi Grek alfabesiyle yazıyordu. Ermeniler Türkçeyi Ermeni alfabesiyle kaleme alıyorlardı. Müslüman toplum ise Arap alfabesi kullanıyordu. Türkçe alfabe çoklu alfabeyi ortadan kaldırdı, okuma-yazma kolaylığı getirdi, dil sadeleşti.

“Bir gecede cahil kaldık” diyenlerin asıl dertleri bu devrimler ve bu devrimlerin üzerinde yükselen laik cumhuriyettir.


FİKRET BİLA İsimli Yazarın Diğer Yazıları