Bu yazıyı 5-10 yıl sonra okuyun

Okunma Sayısı: 2110    |    Yazı Tarihi: 18.05.2023


Takım tutar gibi parti tutmak, hatta lider peşine takılmak da nedir? “Ben AK Partili bile değilim ben direk Reisçiyim” demek mesela... Bari parti tutsaydın da en azından bir fikrin, bir duruşun olurdu.

***

2015 yılından beri sürekli yazıp dikkat çektiğim bir konu var: Türkiye önce Arjantin olacak ve sonra da Venezuela olacak...

Allaha çok şükür ki geçen yıl Arjantin olduk. Ve yine Allah’a çok şükür ki önümüzdeki dönemde Venezuela olacağız!!

Hatta ilk adımı da attık.

Merak edenler bu konunun ne ifade ettiğini eski yazılarımdan tekrar okuyabilir.. Ama ben yine de kısa bir özet geçeyim:

Arjantin olmak demek finansal yıkım yaşamak demektir. Yüksek enflasyon, yüksek işsizlik, yoksulluk vs vs... Ama Arjantin’in bir başka özelliği daha var: Arjantin uzun yıllardır YAPISAL YIKIM yaşıyor.

Bir zamanlar dünyanın en zengin 7. ülkesiyken şimdi 27. sırada yer alıyor ve burnu hiç beladan kurtulmuyor. Benzer sürece Türkiye’de girmiştir. Net... (Altta biraz anlatacağım)

Ya Venezuela... Orada ise Chavez diye bir başkan vardı. Chavez ‘yerli-milli’ söylemleri ile adeta ülkesini içeri kapattı. Ardından Venezuela ordusu darbe yaptı ama Venezuela Halkı sokağa çıkarak askeri darbeyi püskürttü. (ne kadar benziyoruz...)

Sonra Chavez referandumlarla yetkiyi kendisinde toplamaya başladı. Ve Chavez tek adam oldu...

Chavez referandumlarla tek adam olurken o ülkede ‘orta sınıf’ diyebileceğimiz kesim buna karşı çıktı. ‘Ne asker ne tek adam’ dediler ama çare olmadı. Venezuela Halkı Chavez’i kurtuluş olarak gördü ve referandumları onayladı.

Venezuela’da orta sınıf diyebileceğimiz önemli bu kesim ülke yaşanmaz hale geldiği için ülkelerini terk etti. Şimdiki kamyon şoförü Başkan Maduro “ABD’de tuvalet temizliyorlar ama ülkelerine gelmiyorlar” diyor.

Geride kalan Venezuelalılar mı? Onlar açlıktan 7 kilo zayıfladılar. Venezuela sözde milli duruşunu açlık sefalet olarak ödüyor. Maduro ise milyarlarca dolarını dış ülkelerde gezdiriyor.

***

Gelelim Türkiye’ye...

“Bir ülkede adalet çökerse o ülke çöker.”

RT Erdoğan.

Benim taraftarıma farklı bir hukuk, benim karşımda ise farklı bir hukuk... (uygulama). Bugün Türkiye’nin adalet göstergeleri Afrika ülkelerinin bile gerisinde. Bu adalet çöküşünün maliyetini hem şimdi ödüyoruz hem de yıllar geçtikçe daha fazla ödeyeceğiz.

Ama bundan daha önemli mesela var: Ülkemizde eğitim kalitesi felakete gidiyor. Aileler adeta iyi bir eğitim için bütçelerini buna ayırmak zorunda kalıyor. Paralı eğitim ise fırsat eşitliği denilen “maddi durumdan yoksun ama zeki çocukların fırsat yakalamasını” imkansız hale getiriyor.

Ülke olarak ortalama zeka ve kaliteyi kaybediyoruz.

Onca İHA-SİHA teknolojisine rağmen ülke ihracatının değeri artmıyor. Değersiz üretim ise ucuz işgücü ve yoksulluk olarak karşımıza çıkıyor. Ve burada da fatura giderek artmaktadır.

Mesela bir çok tıp fakültesinde kadavra görmeden mezun olan doktorlar nedeniyle ölmemesi gereken binlerce insan ölecektir. Bunu şimdiden bilelim ve erken ölmeye de hazır olalım.

Ayrıca eğitimin özendirici etkisini de yok ediyoruz. Bir örnek vereyim: 2018-2022 döneminde okur-yazar olmayan bir erkeğin geliri %125,1, bir okul bitirmeyen erkeğin geliri ise %115,4 artarken yükseköğretim mezunu bir erkeğin geliri %91,9 ve yükseköğretim mezunu bir kadının geliri ise sadece ve sadece %79,5 arttı.

Hem eğitimde hem de cinsiyette feci bir ayrılık yaşıyoruz. Son 4 yılda erkeklerin geliri %108,8 artarken kadınların gelir artışı sadece %91,9’da kalmıştır.

Bir toplum eğitimde ve cinsiyette bu kadar ayrımcılığı kaldıramaz. Bu net...Veya bu anlayış karanlık orta çağa gidişten başka bir şey değildir.

***

Daha önce verdiğim şu doğum rakamlarına bakın. Ülkede ekonomik beklentilerin ve ekonomik durumun bizi getirdiği yeri en iyi orası ifade ediyor. Aile başına 2,1 olması gereken doğum sayısı 2016 sonrası bu seviyenin altına düşerek 2022’de 1,62 oldu. Geriden nüfus gelmiyor... Bu çok net ve en vahimi...

Millet çocuk yapmıyor ve bu oran Ülkemizde bir çok Bölgede AB’nin bile gerisine düşmüş durumda.

Ama hepsinden önemlisini henüz söylemedik: Siyasette her gün birbirinin tam zıttı söylemlerde bulunurken bunları da İslam’ı görünümle süslediğimizde geriden gelen neslin inanç dünyasını yıkıyoruz.

Bu kadar deisti kim nasıl yetiştirdi? Bu sorunun cevabı sanırım bizim en fazla aramamız gereken nokta olsa gerek...


İBRAHİM KAHVECİ İsimli Yazarın Diğer Yazıları