Yö... Yö... Yönetiliyoruz... Fıkra Gibi

İş bilimsel yayına, uluslararası atıf yapılmasına gelince, SIFIR! Olsun, "Reis’e" destek tam ya sen ona bak, gerisini boş ver! Bundan iyi rektörlük mü olur?

Okunma Sayısı: 9255    |    Yazı Tarihi: 11.12.2019


Övünüyorlar ya... On yedi yıllık AKP iktidarında, yanılmıyorsam 109 yeni üniversite açılıyor. Her üniversiteye de, doğal olarak bir rektör atanıyor.

Rektör... Yani, bilimsel yeterliği dolgun, yöneticilik yeteneği yerinde, bulunduğu üniversitede her kademedeki öğretim elemanları tarafından o göreve layık görülen biri.

Bir zamanlar rektör atamalarının belli bir prosedürü var. Üniversitelerde seçimle altı aday belirleniyor, isimleri YÖK’e bildiriliyor. YÖK altı adayı üçe indiriyor, Cumhurbaşkanı'na sunuyor, Cumhurbaşkanı üç adaydan birini rektörlüğe atıyor. Genellikle en çok oy alan aday atanıyor. Bazı istisnalar dışında, süreç böyle işliyor.

Ne zamana kadar? 10 Temmuz 2018 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'ne kadar.

"Üst kademe kamu yöneticilerinin atama esasları" başlığını taşıyan o kararnameye göre, hemen hemen bütün kamu kurumlarının yöneticilerini Tayyip Erdoğan ya doğrudan atıyor ya da yapılan atamalar onun onayından geçiyor. Sonuçta ikisi de, aynı kapıya varıyor.

Rektörleri doğrudan o atıyor. Üniversitelerde seçim ya da YÖK’ün isim bildirmesi filan artık yok.

Rektör faciası

Şimdi, durup dururken neden bu kararname ve neden rektörler?

İki gün önce bir TV kanalında rektörlerle ilgili açıklanan gerçekler, "ah Türkiye’de ilim, vah Türkiye’de bilim" dedirtecek türde. Şu verilere bakın:

68 rektörün akademik değer taşıyan uluslararası yayını yok, 71 rektörün ise yayınına yapılan atıf SIFIR.

Ve bu rektörler Erdoğan tarafından atanıyor!

Erdoğan’ın atadığı rektörlerin karnesi işte bu, sıfır çekiyorlar. Bir de, "Öğrenciler başarısız" deniyor, doğru başarısız, sen önce sıfır çeken rektörlere bak, sonra öğrencilerine!

Ama "marifetleri" var

Sıfır çekebilirler, ama başka "marifetleri" var o rektörlerden bazılarının, dikkate değer özellikleri...

Örneğin:

- Önce AKP milletvekili, sonra rektör olanların sayısı altı,

- Önce rektör, sonra AKP milletvekili adayı, sonra yine rektör olanların sayısı dokuz,

- Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişi öngören referandumda "evet" oyu vereceğini açıklayan rektör sayısı üç,

- Aynı referandumda "evet" oyu için yazılı açıklama yapan rektör sayısı dört,

- Aynı referandumda olumlu görüş açıklayan rektör sayısı yirmi beş.

İş bilimsel yayına, uluslararası atıf yapılmasına gelince, SIFIR! Olsun, "Reis’e" destek tam ya sen ona bak, gerisini boş ver! Bundan iyi rektörlük mü olur?

******

Sanki Danıştay

3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin 6. maddesi "hukuk devleti" kavramının nerelere düştüğünü göstermesi açısından ibretlik. O madde şöyle:

"Görevden alınanlara tazminat ödenip ödenmeyeceği ya da ödenecek ise, tazminatın miktarını Cumhurbaşkanı belirler."

Böyle bir madde hukuk tarihinde yok.

Atamaya da, görevden almaya da, tazminat ödemeye de, miktarına da Erdoğan karar veriyor.

Erdoğan kendisini burada İdari Mahkeme ya da Danıştay yerine, Türkçesi yargının koymuş oluyor.

Bir hukuk devletinde bu tür hukuki işlemlere yürütme değil, yargı karar veriyor. Görevden almalar karşısında, görevden alınan Danıştay’a başvuruyor. Tazminat için İdare Mahkemesi'ne başvuruyor.

3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'ne göre, karar Erdoğan’a ait.

Bu kararname hâlâ nasıl yürürlükte, Anayasa Mahkemesi bu kararnameyi hala neden iptal etmiyor, orası da ayrı.

*****

"Patron her zaman haklıdır"

10 Temmuz 2018 tarihli 3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin yürürlükle ilgili 13. maddesi, hukukun üstünlüğü, idare hukuku, hukuk mantığı, hukuk felsefesi açısından açısından fıkra gibi.

Hani o ünlü fıkra var ya, bir çalışma yerinde geçerli kuralların birinci maddesi, "Patron her zaman haklıdır". İkinci maddesi, "Patronun haklı olmadığı durumlarda, birinci madde geçerlidir" diye bir gırgır var ya...

13. madde aynen öyle. "Tereddütlerin giderilmesi" başlığını taşıyan madde aynen:

"Bu Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin uygulanmasında çıkabilecek tereddütleri gidermeye Cumhurbaşkanı yetkilidir."

Tereddüt ya da yanılma ya da yanlışlık, zaten Erdoğan’ın kararıyla ortaya çıkıyor ama, oradaki yanlışı, yanılmayı, kararnamede geçtiği biçimiyle "tereddütü" yine Erdoğan gideriyor!

Ne devlet yönetimiyle, ne hukuk devletiyle, ne baştan sona hukukla zerre ilgisi olmayan bir durum!

Biz işte böyle yönetiliyoruz.

Bunun adı "demokrasi"!

Böyle bir yönetim biçimine Afrika kabilelerinde rastlar mıyız, sanmıyorum.

Ve bunun ilk seçimde düzeleceğine inanıyorum.


YALÇIN DOĞAN İsimli Yazarın Diğer Yazıları