Yüz yıl önce, yüz yıl sonra

Okunma Sayısı: 8816    |    Yazı Tarihi: 29.01.2021

1921 Anayasası'nın yüzüncü yıldönümünde Meclis Başkanı Şentop siyasal rejimi ve Cumhurbaşkanının konumunu anlatıyor, "hukukçu olarak!.." Diyor ki: "Cumhurbaşkanı taraflıdır, siyasi parti üyesidir. Bir siyasi parti üyesi ise, bir siyasi partinin genel başkanı ise, şüphesiz taraflı biridir"

Anayasa Hukuku Profesörü Ergun Özbudun'a göre ki, 1921 Anayasası ile ilgili kitabı var:


"1921 Anayasası Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyetinde milli iradeyi layıkıyla temsil eden bir Meclis tarafından yapılmış tek Anayasadır."


Anayasa Hukuku Profesörü Bülent Tanör'e göre ki, Osmanlı - Türk Anayasaları ile ilgili kitabı var:


"1921 Anayasası hazırlanışı ve kabul özellikleri bakımından Osmanlı - Türk Anayasacılığının en demokratik, belki de tek demokratik örneğidir."


1921 Anayasası... 20 Ocak 1921'de kabul ediliyor.


Bugün 21 Ocak 2021... Türkiye'nin ilk Anayasasının kabul edilişinin yüzüncü yıldönümü. Bu yıldönümüne dayanarak, 1921 Anayasası ile ilgili Ankara'da bugün sempozyum düzenleniyor.


Demokrasi ve hukukun üstünlüğü

1921...


"Yedi düvele" karşı Kurtuluş Savaşı'nın verildiği yıllar. Varlık, yokluk mücadelesi...


Yine de, "hukuk", yine de "ulusal egemenlik..."


23 maddeden oluşan o Anayasanın daha ilk maddesi, "egemenliğin kayıtsız şartsız ulusa ait olduğunu" vurguluyor.


Olağanüstü koşullara, savaşa rağmen, bir Anayasa hazırlanıyor. Ve Birinci Meclis'te kabul ediliyor.


1921... Bizim Anayasa tarihimizin en demokratik Anayasası, o savaş ve bunalım ve yokluk yıllarında kabul edilen bir Anayasa!..


"Dönemin acil ihtiyaçlarını karşılamak açısından, başvurulan kurum:


HUKUK... HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ..."


Tek başına 1921 Anayasası, "Mustafa Kemal'in ve Birinci Meclis'in hukuka duyduğu saygının" tarihsel örneklerinden biri.


Milli Mücadele var, Kurtuluş Savaşı var ama, "demokrasiye tanınan öncelik" hiçbir zaman göz ardı edilmiyor.


"Türkiye Devleti"

1921 Anayasası'nda en dikkat çeken kavramlardan biri, ikinci maddesinde geçen "Türkiye Devleti" kavramı, devletin adı "Türk Devleti değil, Türkiye Devleti."


Bülent Tanör'e göre:


"Ulusal Kurtuluş Savaşı Türk olan ve olmayan unsurların anti emperyalist birliğini temsil ediyordu.


(...) Bu bakımdan Türkiye Devleti ibaresi, etnik kökeni, dili, kültürü ne olursa olsun, belli bir siyasal coğrafya (Misak -I Milli sınırları) içinde yaşayan insanların siyasal birleşmesinin en üst noktası olan devleti, bütün kucaklayıcılığıyla ifade ediyordu." (Osmanlı - Türk Anayasal Gelişmeleri, s. 211).


Yani, bu coğrafyada yaşayan Türkler, Kürtler, Ermeniler, Boşnaklar, hangi etnik kökenden olurlarsa olsunlar, hepsini "Türkiye Devleti" şemsiyesi altında "kucaklamak!..


1921'de, Kurtuluş Savaşı koşullarında, yüz yıl önce böyle...


Örnek alınacak, ders çıkartılacak bir durum!.. Alabilene elbette!..


Kuvvetler birliği

1921 Anayasası'nda bugün için göze çarpan başka iki özellik var.


Biri "temel hak ve özgürlüklere" ilişkin bir madde yok. Çünkü, olağanüstü bir dönem.


İkincisi de, yargı organına ilişkin bir madde yok.


Ayrıca...


"Büyük Millet Meclisi sadece yasama yetkisine değil, aynı zamanda yürütme yetkisine de sahip, yani kuvvetler birliği sistemi."


Dolayısıyla, "Meclis Hükümeti" sistemi.


Bakanları Meclis seçiyor

O günün en demokratik kurallarından biri:


"Bakanları seçmek Meclis'in yetkisinde. Bakanları tek tek Meclis seçiyor, görevden alma yetkisi yine Meclis'e ait."


Yüz yıl sonraki sisteme, yani bugüne bakın ki:


"Bugün Bakanları tek bir kişi seçiyor. Meclis'in bu alanda hiçbir yetkisi yok, görevden alamadığı gibi, Bakanları denetleme yetkisi bile yok!..


Yüz yıl önce, Bakanlar, halkın seçtiği Büyük Millet Meclisi üyeleri arasından belirleniyor ve siyasal niteliğe sahip. Yüz yıl sonra Bakanlar sadece 'atanmış memur' statüsünde."


Pek çok farklılık yanında, tek başına bu özellik bile, yüz yıl önce ile yüz yıl sonra arasındaki demokrasi farkını gösteriyor.


Yerel yönetimler

1921 Anayasası'nda dikkat çeken bir başka özellik "yerel yönetimlerle" ilgili.


"23 maddelik bu kısa Anayasanın toplam 14 maddesinin yerel yönetimlere ayrılması hayret vericidir. Bakanların seçim usulünü düzenlemeyen bu Anayasa, nahiyelerin idare heyetlerinin nasıl seçileceğini düzenlemeyi ihmal etmemiştir. 1921 Anayasası'nın yerinden yönetime çok önem verdiği gözlemlenebilir." (Prof. Dr. Kemal Gözler, Türk Anayasa Hukuku Sitesi, 1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu makalesi."


Demokrasinin bir başka yerleşik kuralı "yerel yönetimler", yüz yıl önce bu devleti kuranların temel amaçlarından biri.


Yüz yıl önce "yerel yönetimlerin" seçimi ve işleyişi Anayasal kurala bağlanıyor.


Yüz yıl önce, yüz yıl sonraki gibi, keyfi biçimde "yerel yönetimlere kayyım atamak" mümkün değil!..


Cumhuriyetin ilanı

1923 yılında Cumhuriyet'in ilanı ile birlikte 1921 Anayasası'nda değişikliklere gidiliyor.


Cumhurbaşkanlığı makamı oluşturuluyor, Cumhurbaşkanının TBMM tarafından kendi üyeleri arasından seçilmesi öngörülüyor. Başbakan ve Bakanlar yine Meclis içinden seçiliyor.


"Meclis Hükümeti sisteminden uzaklaşılarak, parlamenter sisteme yaklaşılıyor." (Kemal Gözler, adı geçen makale).


Yaklaşık yüz yıl süren parlamenter sistem, Cumhurbaşkanının seçimi...


Ve çok dikkat çekici, çok demokratik, çok çağdaş, 1921'de:


"Cumhurbaşkanı tarafsız, partili değil!..


Tarafsızlığı ettiği yeminde de var!.."


Ah Mustafa Şentop ah

1921 Anayasası'nın yüzüncü yıldönümünde Meclis Başkanı Mustafa Şentop ki, kendisi hukukçu, bugünkü siyasal rejimi ve Cumhurbaşkanının konumunu anlatıyor, "hukukçu olarak!.."


Diyor ki:


"Cumhurbaşkanı taraflıdır, siyasi parti üyesidir. Bir siyasi parti üyesi ise, bir siyasi partinin genel başkanı ise, şüphesiz taraflı biridir."


Onu biliyoruz ve yaşıyoruz!.. Tayyip Erdoğan'ın her davranışı, her konuşması, her kararı baştan sona "taraflı" olduğunun göstergesi. Zaten mesele bu!..


Ya Anayasa'da yer alan "tarafsızlık yemini?.." O yemine rağmen, böylesine taraflı bir yönetim?.. Üstelik, sürekli "sizden - bizden" ayrımı ile daha dün yine, iyice kutuplaştıran bir yönetim?..


"Hukukçu" Şentop ona da, ayar veriyor:


"O yeminde tarafsızlık ifadesi geçiyor. Sadece yemindeki bir kelimeye dayanarak, tamamen paradigması bambaşka, bir sistemi kurgulamaya çalışmak, diğer bütün Anayasa maddelerini görmezden gelmektir."


Ah hukuk profesörü Şentop ah!..


"Paradigma... Kurgu..." Ne diyor Şentop?.. Ne diyecek, Erdoğan'ı kızdırırım korkusuyla, işin içinden sıyrılmaya, bir şeyler söylemeye çalışıyor!..


Tarafsızlık, "yemindeki bir kelime" imiş!..


Yani, üstünde durmağa değmez, "bir kelime!.." Üzerine bilimsel tezler yazılan "tarafsızlık" sonuçta "bir kelime!.."


Peki, "tarafsızlığın" tanımı?.."Hukukçu" Şentop ona da, kılıf buluyor:


"Tarafsızlıkla ilgili yemin, hukuki anlamda bir tarafsızlıktır."


Mustafa Şentop ne diyor?.. Ne demek "hukuki anlamda tarafsızlık?.." Şentop yine şaşırıyor, yargıya sürekli müdahale yoluyla, kuvvetler ayrılığının her gün çiğnendiği bir sistemde "hukuki tarafsızlığı" bile yok!..


Bir de, 1921 Anayasası için sempozyum!..


Mutlaka "hukuki anlamda tarafsız" bir sempozyum olur!..


Demokrasi uçmuş gitmiş, "en demokratik Anayasa'yı" anıyorlar!..


YALÇIN DOĞAN İsimli Yazarın Diğer Yazıları