12 maddede gazetecilerin ‘yargı reformu’ beklentileri

Okunma Sayısı: 12139    |    Haber Tarihi: 07.07.2019

CHP’nin gazeteci kökenli milletvekili Utku Çakırözer, Türkiye’nin uzun süredir ‘yargıda reform’ paketini beklediğini, başta gazeteciler olmak üzere, yazar, çizer, avukat, siyasetçi ve sivil toplumcuların beklentilerini sıraladı. 

Çakırözer şunları kaydetti: “Hiç yargılanmamaları gerekirken haksızca yargılanıp hukuksuzca hapis cezasına çarptırılan gazeteciler, yazarlar, akademisyenler, avukatlar, hekimler, sivil toplumcular, siyasiler özgürlüklerine kavuşmak için yargıda reform paketini bekliyor. Cumhuriyet Gazetesi davasında ikinci kez hapse giren Musa Kart, Güray Öz, Hakan Kara, Mustafa Kemal Güngör, Önder Çelik, Emre İper; Sözcü Gazetesi’nde Emin Çölaşan, Necati Doğru, Metin Yılmaz ve gazetenin diğer çalışanları, avukat Selçuk Kozağaçlı, sivil toplum kurucusu Osman Kavala, siyasetçiler Eren Erdem, Selahattin Demirtaş, Sırrı Süreyya Önder… Bunlar sadece birkaç isim.”

CHP’li vekil, basın ve ifade hürriyeti için yargı reformunun bir an önce Meclis’e sunulmasını beklediklerini söyleyerek şöyle devam etti: “Genel olarak ifade özgürlüğünü korumak için; Terörle Mücadele Kanunu’nun 6 ve 7. maddeleri ile Türk Ceza Kanunu’nun 125, 216, 220, 299, 301 ve 314 maddeleri uluslararası ölçütlere ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu düzenlemelerle ilgili içtihatlarına uygun hale getirilmelidir.

Çakırözer, sadece fikirlerini ifade ettikleri için cezalandırılan aydınların yargı reformundan beklentilerini şöyle sıraladı:

1. Eleştiri amacıyla yapılan ve şiddet içermeyen düşünce açıklamaları suç kapsamından çıkarılmalı. Bu yöndeki düzenleme hiçbir yorum ve taktire yer vermemeli.

2. Sadece eleştirel fikirleri nedeniyle yargılananların hiçbiri eline silah almıyor. İnsan canına kastetmiyor, şiddete çağrı yapmıyor. Ama Türk Ceza Yasası’nın kendi içinde çelişkili iki maddesi nedeniyle (220/6-7) terör örgütü üyesiymiş gibi cezalandırılıyor. Bu maddeye göre bir gazeteci, örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmasa da örgüt üyesi olarak yargılanıyor ve cezalandırılıyor. Terör örgütünün üyesi olmadan üyesiymiş gibi cezalandırma çelişkisi ortadan kaldırılmalı.   

3. Türk Ceza Kanunu’ndaki terör tanımının sınırların belirsiz. Bu yüzden sadece düşüncelerini dile getiren gazeteciler, yazarlar terörle bağlantılı olmakla suçlanıyor. Terör tanımı net olarak yapılmalı ve her türlü yoruma kapalı olmalı.

4. Aydınlarımız daha önce tutuklu olarak yargılandıkları halde, haklarında verilen cezanın istinaf mahkemesi kararı ile onanmasının ardından yeniden hapse giriyor. Oysa hürriyeti bağlayıcı bir ceza söz konusuydu ise bu karar mutlaka Yargıtay denetimine açılmalı. 

5. Türk Ceza Kanunu’ndaki darbecilik ile ilgili maddelerin tamamı cebir ve şiddet kullanılması şartını koşuyor. Ancak aydınlarımızın hiçbirinin yargılama süreci, cebir ve şiddet kullandıklarına dair hukuki bir delil taşımıyor. Reformdan önce TCK’nın şartını koştuğu cebir ve şiddet unsuru tam olarak delillendirilmeli.  

6. Hakaret suçları (TCK 299 ve 125) Türk Ceza Kanunu kapsamından çıkarılıp, özel hukuk ile ilişkilendirilmeli. Böylece hakaret suçu ağır ceza alanından çıkarılmalı, özgürlüğü bağlayıcı sonuçlardan uzaklaştırılmalıdır. 

7. Kovuşturma aşamasındaki tutukluluk süresi en fazla 6 ay ile sınırlandırılmalı. Uzun tutukluluk sorunu bu formülle aşılmalı.  

8. Basın Kanunu; haberde, yazıda davanın açılmasını yayın tarihinden itibaren 4 ay ile sınırlandırıyor. Ancak yayının üzerinden yıllar geçse de dava açılabiliyor. Zaten yasamızda var olan 4 ay kuralına tüm yargılamalarda uyulması gerekiyor. 

9. Yasalarımız; doğrudan katkı yapmadıkları taktirde bir haberden, bir yazıdan gazete sahiplerini sorumlu tutmuyor. Anayasa Mahkemesi daha önce “Suçların ve cezaların şahsiliği” ilkesine dayanarak bu yönde bir karar verdi. Ama Cumhuriyet Gazetesi yazarları, avukatları sadece gazetenin isim hakkını kiraya veren vakfın yönetim kurulu üyesi oldukları için tüm yayınlardan sorumlu tutuldu. Sözcü Gazetesi’nin sahibi Burak Akbay da aynı şekilde. Bu kuralın çerçevesinin Anayasa Mahkemesi’nin kararı çerçevesinde artık net olarak çizilmesi gerekiyor. 

10. Mahkemelerin verdiği tahliye kararlarına savcılar tarafından itiraz edilememeli. Sanık lehine verilen kararlara itiraz yolu kapatılmalı. 

11. Anayasa Mahkemesi’nin özgürlükler lehine verdiği kararlarla birlikte Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları bireysel kapsamdan çıkarılmalı, içtihat olarak değerlendirilmeli.   

12. İnternet Ortamında Yapılan Yayınlara ilişkin yasa, evrensel insan haklarına uygun, ifade ve haberleşme özgürlüğüne saygılı bir bakış açısıyla yeniden düzenlenmeli.


Bu Kategorideki Diğer Haberler