Bunca skandala rağmen neden bu suskunluk?

Okunma Sayısı: 5927    |    Yazı Tarihi: 09.07.2021


Geride bıraktığımız 5 yılda, AKP ve MHP’nin birbirleriyle zorunlu birlikteliğinin zaman zaman gerilimlere neden olduğunu hep birlikte gözlemledik. AKP içinde MHP’nin bürokraside kazandığı mevzilere karşı hoşnutsuzluğunu ifade edenler hiç de az değil. MHP yönetimi ise AKP cenahında ortaya saçılan tüm yolsuzluklara rağmen tabanını ittifakın gerekliliğine inandırmaya çalışıyor. MHP seçmeni fikren AKP’lileşmese de Erdoğan’ı büyük ölçüde desteklemeyi sürdürüyor. AKP tabanının bir bölümü ise giderek MHP’nin ideolojik etkisine daha açık bir hale geliyor.

Siyasette her an bir kırılmanın yaşanabileceğini tahmin eden MHP’liler iktidarın nimetlerini sonuna kadar kullanıyor. MHP’nin gazetesi Türkgün’ün kamu bankalarının reklamlarıyla ihya edildiğinin ortaya çıkması yalnızca küçük bir örnek. Asıl “kalıcı” ilişkiler, bürokrasinin çeşitli kademelerinde örülmeye devam ediyor. Kimi komutanların peşi sıra MHP teşkilatlarına yaptıkları ziyaretlerin gözler önüne serdiği tablo, yargı ve polis teşkilatlarında MHP’ye yakın isimlerin hızlı yükselişi Bahçeli’nin elini güçlendirmeye devam ediyor.

Ancak aynı durumu iktidarın daha küçük bileşenleri için söylemek pek mümkün değil. Cumhur İttifakı’nın küçük bileşenleri, her ne kadar kimi kazanımlar elde etse de, iktidarın nimetlerinden bugüne dek istediği kadar yararlanamadı. Zannedildiğinin aksine bürokraside etkinlikleri hayli zayıf, tabanlarında bir genişleme de yaşanmadı. Bunun yanı sıra iktidar blokundaki krizin giderilmesinin zor olduğunu görüyorlar, kendilerince Erdoğan-Bahçeli ikilisine tavsiyelerde bulunuyorlar.

Hal böyleyken BBP’nin ve de Aydınlıkçıların farklı dozlarda da olsa iktidarı açıktan eleştirmesi sürpriz sayılmaz. Kanal İstanbul Projesi bu eleştirilerin başında geliyor. Perinçek, jeostratejik gerekçeler ileri sürerek Kanal Projesi’ne karşı çıkıyor. Şüphesiz kendisinin ekolojik yıkım başta olmak üzere Kanal’ın neden olacağı çevresel-toplumsal sorunlara dikkat çektiği falan yok. Aydınlıkçılar, Kanal’ın Karadeniz’deki dengeyi ABD lehine değiştirme ihtimalini gördükleri için muhalefet ediyorlar. Bu projenin mevcut iktidarın yönünü değiştirmesinin bir sinyali olarak tanımlıyorlar.

Kanal’a itiraz olarak değerlendirilebilecek bir başka çıkış da BBP Genel Başkanı Destici’den geldi. Partisinin Sinop Kongresi’nde konuşan Destici, “Kanal, köprü, yol birkaç sene bekleyebilir ama vatandaş bekleyemez” dedi. BBP, iktidar blokunun esnaf tabanındaki çözülmeyi görerek kaynakların bu çözülmeyi durdurmak için harcanması gerektiğini savunuyor. Aksi durumda kendisinin de dahil olduğu Cumhur İttifakı’nın seçimlerde istediğini almasının mümkün olmadığının BBP’liler de farkında.

Bugüne dek küçük ortaklar, tıpkı AKP ve MHP gibi, Peker’in açıklamalarıyla ayyuka çıkan skandallara dair dişe dokunur bir çift laf etmedi. ‘bekle-gör’ pozisyonunu şimdilik muhafaza ediyorlar ancak Kanal İstanbul gibi çatlaklar büyürse küçük ortakların da homurtusunu duyabiliriz. Ama asıl sorun oradaki sessizlikte değil.

İktidar cenahında kavgaların bitip tükenmemesi, üstelik her geçen gün bunlara yenilerinin eklenmesi neden AKP-MHP blokunda büyük bir oy kaybına neden olmuyor? Vatandaş borç batağındayken, zam üstüne zam yağarken, yolsuzluk ve skandalların bu denli aleni gerçekleşmesi nasıl mümkün oluyor? Peker’in birkaç günde bir AKP’li yeni isimleri ve iddiaları gündeme getirmesi ve muhataplarının çoğunlukla bu iddiaları yalanlayamaması niçin iktidar tabanında bir infial yaratmıyor? Bu durum sadece partizanlık ya da toplumsal duyarsızlık ile açıklanabilir mi?

Bu soruları yalnızca merceği iktidara doğrultarak cevaplayamayız. Meclis muhalefetinin tüm bu süreçte takındığı tavrın boşluklarına işaret etmeyen bir açıklama çabası, eksik bir girişimdir. Muhalefet şimdiye dek topluma iktidar özneleri arasındaki kavgayı göstermenin, şahıslar üzerinden değerlendirme yapmanın ötesine geçemedi. Soylu’nun ya da kimi başka bakanların, bürokratların istifasını istemenin yeterli olmadığını idrak edemedi. Toplumun önüne ilkelerin yanı sıra çerçevesi somut bir biçimde çizilmiş, halkı özne kılan bir çıkış yolu tarif edemedi. Çünkü hâlâ kapitalizmi ehlileştirmenin mümkün olduğunu, liyakat ve şeffaflık ile tüm sorunların çözülebileceğini düşünüyorlar.

Şayet toplumsal muhalefet bu çürümeye, bu çöküşe düzen dışı bir çözüm önerip, bu öneriyi halkın en geniş katmanlarında kabul edilebilir bir siyasete dönüştürebilirse o zaman bu sessizlik duvarı yıkılacak. Ölü balık taklidi yaparak kendini kurtaracağını düşünenler de o duvarın altında kalacak.


GÜVEN GÜRKAN ÖZTAN İsimli Yazarın Diğer Yazıları