Gettolaşan siyaset ve kurumları!

Okunma Sayısı: 11515    |    Yazı Tarihi: 26.02.2020



Türkiye de siyaset, siyaset kurumları, çok özgürlükçü olmasa da nispeten geniş alanlardan, dar alanlara sıkıştırılıyor gibi. Bilerek ya da görünmeyen bir zorlama ile iteklenip, gettolaştırılmaya, gettocu bir anlayışa mahkûm edilmeye çalışılıyor.

Çoklu sebepleri olabilir, ancak asıl başat sebep; bireylerin siyasetle birlikte çözümler üretme konusunda yeterliliğinin olmamasıdır. Siyasi partiler kanununu değişikliği; tek başına iktidar dönemlerinde dahi çok konuşulduğu, tartışıldığı halde hiç bir şekilde değiştirilmesine dönük bir pozisyon içine girilmemiş olmasının üzerinde sanırım çok durmaya gerek yok, hepimizin bilgisi dâhilindedir.

Bireyi, toplumu kandırma teknik ve taktiği üzerinden yürüyen siyaset anlayışının varlığını ret etmek lüksüne sahip değiliz. Bu durumun hâkimiyeti, sonrasında da kabulünün, ‘eyvallahçı’ bir tarza bürünüp, şekil alması, gettocu güzergâhta, gettolaşan siyaset kurumlarının varlığının yaratıcısı oldu diye düşünüyorum.  

Kürt partisi, Alevi partisi, İslamcı parti, Ülkücü parti, Ümmetçi parti gibi tanımlamalar, sanırım sözünü ettiğim siyasetin gettolaşması tabirine uygunluk gösteriyor. Karşı tarafların karşılıklı Tanımlamaları da buna işaret ediyor zaten.

Gettolaşan siyaset anlayışı ve siyaset kurumlarının varlığını bu anlamda tartışıyor olmamızın bir diğer nedeni de, parti yönetim kadrolarının davranış ve söylemlerinin duruma olan denkliğidir.

Siyaset bilimciler ne der bilmiyorum, siyaset sosyolojisi açısından bence incelenmesi gereken bir durum gibi duruyor Türkiye’nin siyaset kurumları. Buna rağmen, parti kurumlarından azade sosyalist genç bir siyasetçiye bu konudaki düşüncelerimi açtığımda, düşünmeden şöyle yanıtladı;

‘’Doğru bir tespit, nihayetinde reel durumda buna işaret ediyor. Dar alanda gettolaşan siyaseti, dolayısıyla kitleyi yönetmek daha kolay, partiler ve yöneticileri bu kolay olanı tercih ediyor.’’

Ben böyle bir yorumu düşünmemiştim, ‘YÖNETMEK DAHA KOLAY’ cümlesi önemliydi, bu nedenle yoruma katılıyorum, sizlerle paylaşıyorum.

Gettocu siyaset tablosu; Laik, seküler bir ülkenin siyaset sosyolojine uygun durmuyor, Ortadoğu ülkelerindeki mezhepçi siyaset tarzına uygun duruyor. O nedenle ‘üzerinde durulması gerekir’ diye ısrarcıyım.

Siyasi partilerin güncel durumunu incelediğimizde, gelinen noktayı gözlemlemek mümkün, hatta partiler üzerinden örneklemekte yarar var; ülke ve millet adına, doğruları tartışmak adına.

**

AKP; bütün kesimleri kucakladığını söyleyen bir anlayıştan, dar alanda paslaşan toplumun geniş kesimini dikkate almayan siyasal İslamcı bir kimliğe bürünmüş, bundan vazgeçmeye de niyetli değil. Siyaset kurumlarının gettolaşması, dar alana sıkışmasını sağlayacak argümanların da yaratıcısı. Diğer partileri de bu alana çekerek siyaseten varlığını bu şekilde sürdürme çabası içinde.

**

CHP; sosyal demokrat, sol anlayışla hareket eden, ilke ve prensiplerde taviz vermeyen bir görüntüye rağmen, parti içi demokrasi konusunda hayal kırıklığı yarattığı yaygın bir görüş. Özelikle belediye kazanımlarını sadece kendi siyasi gücüne atfeden yöneticiler ve etrafındaki dar kadroların tarzı ‘küçük olsun benim olsun’ anlayışına yakın durduğu için gettolaşan siyaset mantığına uygunluk arz ediyor. Karşı cenahlardan ‘Alevi partisi’ tanımlaması yapılmasının sosyolojisini de ayrıca konuşmayı, tartışmayı, iktidara giden yolda önemli bir yol haritası olarak görüyorum.

**

MHP’nin gettolaşan siyaset mantığı içindeki varlığını ideolojik duruşlarından, geldikleri ilk ve son istasyon açısından çok fazla değerlendirmeye almak gerekmiyor, son istasyon zaten gettonun ta kendisi.

**

HDP’nin durumu bütün partilerden çok daha farklı. Anlatmaya sayfalar yetmez diye düşünüyorum. 7 Haziran-1 Kasım 2015 sürecinde 80 Milletvekili ile tüm Türkiye’nin umudu gibi görünmüştü. Parti politikalarının herkesimi kucaklayan evrensel içeriği, Selahattin Demirtaş’ın lider profili, PKK’den azade duruşa evirilebilse Türkiye partisi olma ve yönetme olasılığı tartışılıyordu. Yapılan haksızlıklardan sonra gelinen noktaya hep birlikte tanık olduk.

Ancak, bu genel değerlendirmenin ötesinde parti içinde gettolaşan siyaset mantığına uygun davranışların varlığını da göz ardı etmemek lazım. Milletvekili Ahmet Şık, ‘HDP CHP’lileşiyor’ derken, kerhen de olsa bu duruma işaret ediyor. Sosyalist damardan uzaklaşmak isteyen bir anlayışın varlığı Kürtlerin siyasi mücadelesinin, aynı zamanda HDP geleneğinin varlık nedenine uymuyor.  ‘Bu Türk sosyalistinin partimizde ne işi var’ seslerinin kısmen de olsa yükseldiğine son dönemlerde tanıklık ediyoruz. Bu anlayışın varlığı, Kürt partisi tanımlamasına uygun düşen, siyasetin gettolaşmasına denk gelen bir duruma hitap ediyor.

Davutoğlu ve Babacan liderliğindeki partiler ise, gettolaşan siyaset sahasında yer almak üzere, saha kenarında antrenmanlarını sürdürüyorlar! 

Ben böyle düşünüp böyle yazdım.

Tartışılması gerekiyor mu?

Evet.

Çünkü sağ gettolaşınca büyüyor.

Sol, gettolaşınca küçülüp yok oluyor.

Bu tuzaktan bir an önce çıkıp kurtulmak şart. 


NACİ SAPAN İsimli Yazarın Diğer Yazıları