Bir trajediyi bir dramla unutturmak!

Okunma Sayısı: 8669    |    Yazı Tarihi: 06.03.2020


Bir hafta önceki yazımda adeta haykırmıştım: Şehitler Tepesi boş kalsın! Ve o yazının baskıya girdiği gece askerlerimize yapılan Rusya destekli Suriye hava saldırısıyla 34 askerimiz şehit oldu! Yazımın mürekkebi kurumadan bir trajedi daha yaşandı. Biz gözyaşlarına boğulur, yaralıların ve sahadaki Suriye ordusunun kuşatması altında bekleyen askerlerimizin can güvenliğini merak ederken ne oldu? Sahneye bir insanlık dramı sürüldü! Ülkemize sığınmış milyonlarca mülteciye “Biz sınırı açıyoruz, Yunanistan’a da baskı yapacağız, o da sizi alacak, oradan istediğiniz Avrupa ülkesine geçersiniz” denildi. Edirne’ye otobüsler ayarlandı. Babalar, yeni doğmuş bebeklerini, hamile karılarını yanlarına alıp, varını yoğunu elden çıkarıp Avrupa rüyasına doğru koşarak yola çıktı! Ve beklenen oldu: Günlerdir bir insanlık dramı seyrediyoruz sınırda; bir yere gittikleri yok. Tarlaların içinde halkın yardımıyla neredeyse aç susuz bekleşiyorlar. Ege kıyılarını deneyenlerin botları battı, Midilli Adası’na çıkmayı başaranlar dayak yedi; paraları, telefonları alınıp geri gönderilen, polisin gözetiminde bekleyen mi istersiniz, cesetleri Çanakkale kıyılarına vuran mı! Kimi baba olmaya, kimi evlenmeye, kimi nişanlanmaya hazırlanırken toprağa verdiğimiz askerlerimizin cenazelerinde ne mi söyleniyor: “Şehitler Tepesi boş kalmayacak!” Nitekim boş kalmıyor! Otuz değilse de her gün bir şehit haberi geliyor. Televizyon programlarında haritaların renkleri arasında operasyon anlatanların söylediklerine göre, şu anda gözlem noktalarımızın ikisi dışında hepsi Suriye ordusu tarafından sarılmış durumda. İnsansız hava araçları dışında hava desteği de yok. Ayrıca biliyoruz ki bundan önceki saldırıda şehit düşen, yaralanan askerlerimize hava desteği verilemediği gibi kurtarma operasyonu dahi karayoluyla ve ilk aşamada köylüler tarafından yapıldı! 


Kirli bilgi


Bu trajedi ve dram arasında sıkışıp kalmış yurttaşların tek derdi haber almak değil mi? O da yok! Trajedinin üzerinden üç gün geçtikten sonra, ülkeyi yöneten yine ölüm ve şehit vaat etti, kendi milletvekillerine Trump’la şakalaştığı telefon konuşmasını anlattı, gülüştüler! Zaten, Suud kralının ölümüne 3 gün yas tutturulan bu ülkede o kadar şehit olmasına rağmen yas ilan edilmedi. Kültür ve sanat dünyası, içimiz elvermiyor diye sanat gösterilerini bile iptal ederken hayat devam ediyor, bunlar sıradan olay havası estirilmeye çalışıldı. Gerçek sayılar, bilgi verilmedi! Sosyal medya engellendi, troller devreye girdi, her kafadan bir ses çıktı. Artık kimse söylenen hiçbir şeye inanmıyor! Kaç şehidimiz var? Kaç yaralımız var ve ne durumdalar? Sınıra bir oldubittiyle sürüklenen mültecilerden karşıya geçebilen kaç kişidir? Rakamı saat başı on bin on bin artıran İçişleri Bakanı’nın söylediğinin nasıl bir mantığı var? Kaç mülteci denizde boğuldu? Bu soruları gazeteci bile olsanız soramazsınız. Sorarsanız sabahın dördünde kapı çalınıyor, gözaltına alınıyorsunuz! Gazetemizin de yazarı OdaTV Haber Müdürü Barış Terkoğlu ifadesi alınmak için sabaha karşı gözaltına alındı; çağırsalar gitmeyecek miydi? Meclis’te oturum yapıyorlar, kapalı, bilgi alıp yazmak bile yasak!  


Nasıl çözülecek?


Peki, ne olacak? Türkiye için yanlış politikalarla bataklığa dönmüş Suriye’den daha fazla şehit vermeden nasıl çıkılacak? Orada sıkıştık kaldık. Karşımızda Suriye ordusu, arkasında koskoca Putin! Aşağı inmenin imkânı yok. Suriye ordusu sahaya hâkim, daha da yukarı çıkıyor. Tabii ki masada anlaşıp çekilmek mümkün ama o zaman da Erdoğan siyasi olarak biter! Şehitler Tepesi boş kalmayacak diye bize ölüm vaat etmesi bundan, yoksa orada durmanın bir işe yaradığı yok. Ama bu trajedi sürer, Ege kıyılarına, evlerin bahçelerine göçmen cesetleri vururken kimse gündemdeki başka sorunları konuşmuyor, ne gerçek olduğu ortaya çıkan barış tapeleri, ne ekonomik kriz, ne işsizlik gündemde. Sosyal medya kaynıyor, her türlü gösteri yasak.

****Barış istiyoruz, SAVAŞA HAYIR demek bile yasak!******


YAZGÜLÜ ALDOĞAN İsimli Yazarın Diğer Yazıları