Memleket gündem canavarı olduğu için ciddi bazı tartışma konuları yakalanamadan tükeniyor. Hayli uzun bir aradan sonra CHP’den kurumsal olarak parlamenter sisteme geçiş vaadi geldi. CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, çok net ve açık ifadelerle parlamenter sisteme geçilmesi gerektiğini ilan etti. CHP Genel Başkanı Özgür Özel de hem parlamenter sisteme geçme hem de geçiş modeline ilişkin açıklamalarda bulundu.
Özel ve İmamoğlu’nun bu noktaya neden geldikleri ayrı bir tartışma konusu. Özel, modeli açıklarken Erdoğan’ın siyasi yasağının kalkmasıyla Abdullah Gül’ün Başbakanlığı ona devretmesi yöntemini de hafifçe hatırlattı. Mansur Yavaş’ın “bağımsız” cumhurbaşkanı olabileceğini, İmamoğlu’nun da hukuki tüm engeller kaldırılarak yürütmenin başına geçebileceğinden söz etti.
Bunlar doğal olarak gerçekleşmesi muhtelif koşullara bağlı niyetler, imkânsız değil. Erdoğan o koltuğa Deniz Baykal sayesinde oturdu. Baykal’ın niyeti hiç de demokrasi falan değildi, makam hırsı nedeniyle aralarında mücadele başlayacağı beklentisiydi. Ayrıca Erdoğan’ın başbakan olarak çok hata yapma ihtimali bulunduğu düşüncesiydi. Erdoğan- Gül denklemi de AKP içinde çok hassastı. Yani o dönemin pratiği önümüzdeki dönemin modeli olamayacak kadar farklı.
İmamoğlu adını koyarak parlamenter sistemi politik olarak hedefine oturttu. Buradan devam edecek. İlk yapılacak seçimlere katılma olasılığının, muhatap olduğu hukuksuzluklar nedeniyle her gün biraz daha azaldığı da artık herkes tarafından kabul ediliyor. CHP’nin stratejik yol haritası oluşturmadaki eksikliğini, içine Mansur Yavaşı da alarak somut modellerle cezaevinden gidermeye çalışıyor. Hayli de başarılı bu anlamda. Yavaş’ın seçimlere iki yıldan daha çok bir zaman varken adaylık kürsüsüne çıkarılması Erdoğan’ın siyasetini anlayamama halinin de bir başka örneği. Bir yıl önce ile bugünün gündemine bakın ne demek istediğimi anlarsınız. O nedenle iki yıl çok uzun bir süre. Yavaş’ın adının erken dilendirilmesiyle “Özel adaylığının önünü açıyor” iddiaları da doğru değil. Özel’in aday olmak gibi özel bir çabası yok. Ama CHP’de gerilim yüksek, kurultayın iptaline artık kesin gibi bakılıyor. Özellikle son dönemde Özel’in sert söylemlerinin külliyede kızgınlık yarattığı da konuşuluyor.
Parlamenter sistem hikâyemiz
Osmanlı’da ömrü bir yıl sürse de 13 Aralık 1877’de ilk parlamento kuruldu. Yani 150 yıllık bir parlamenter deneyimine sahip bir ülkeyiz. 1215 yılında Magna Carta ile İngiltere’de oluşturulan parlamento ile kıyaslarsanız çok uzun olmadığını da görürsünüz.
Ülkeler ideal sistemlerini, uzun yıllar süren arayış ve denemelerden sonra oluştururlar. Türkiye’de askeri darbeler parlamenter sistem denemelerini hep sekteye uğratmıştır. 16 Nisan 2017 referandumu değişiklikleri ile geçilen ucube sistem de hep deneme yanılma yoluyla ilerlemiştir.
Sistemin 7 yıllık pratiğine bakıldığı zaman iyiye dönüştürdüğü hiçbir şeyin olmadığı hemen görülüyor. Parlamentoda bulunan tam sayısı 600 ama şu anda 592 milletvekilinin uzun tartışmalardan sonra çıkardığı yasalardan üç katı fazla kararname çıkardı Erdoğan. Bu kararnamelerin çoğu da daha sonra yeni kararnameler ile ya düzeltildi ya da yenilendi. Kollektif yasa çalışmalarında olmayanlar oldu yani.
Sadece son 7 yılda ekonomide, maliye bakanlarına fatura edilen yanlış politikaların, halk tarafından ödenen maliyeti, parlamenter sistemde en az üç hükümetin düşmesine neden olurdu. İlk hükümet düştükten sonra da hatalarda ısrar eden yeni bir hükümet de gelmezdi. Bu deneyime sahip bir parlamentodur TBMM.
Hükümeti değiştirmenin bir yolu da TBMM’nin erken seçim kararı alarak meseleyi seçmene yani halka götürme yeteneğiydi. AKP’nin iktidara gelmesinin nedeni de TBMM’nin yaşanan ekonomik kriz nedeniyle erken seçim kararı almasıydı. Hükümetin uygulamalarına karşı çıkarak istifa eden bakanları da gördük. Çünkü bakanların sorumluluğu parlamentoya karşıydı.
Yeni Anayasa mümkün mü?
Yeni anayasayı kurucu meclisler, anayasa değişikliklerini seçilmiş parlamentolar yapar. Seçilmiş parlamentolar, mevcut anayasanın tamamını değiştirmiş olsalar bile bu yeni anayasa olmaz. Parlamentolar meşruiyetlerini yürürlükteki anayasadan alırlar. Varlık nedenleri olan anayasayı ortadan kaldırdıkları zaman kendi varlıkları da tartışmalı bir hal alır. Erdoğan’ın üçüncü kez aday olmasında yürütülen mantığı hatırlayalım, anayasanın bazı maddeleri değişti ve bu “yeni sistem” olarak adlandırılarak, eğilip bükülerek adaylığının önü açıldı. Birkaç madde ile değişen sistem yeni anayasa ile nasıl bir hal alır? AKP döneminde anayasa 12 kez değiştirildi. Üzerinde mutabakat olmadığı için üç değişiklik referanduma gitti ve bu üç değişiklik memleketi içinden çıkılmaz sorunlara muhatap etti.
Şimdi CHP, uzun bir aradan sonra parlamenter sisteme dönüş vaadinde bulunuyor. Millet ittifakının yazılı metinlerinin altında imzası bulunan CHP, bu metinlere halen uzak duruyor. Mesele bu değil, sistem değişikliği için gerekli anayasa değişikleri parlamentonun işidir. Ve bu değişikliklerin nasıl gerçekleşebileceği de yazılı metinlerde mevcuttur. Güçlü parlamento isteniyor ise anayasa değişikliğinin de parlamentonun işi olduğunu tespit ederek yola çıkmak gerekir. Anayasa değişikliklerinde partiler grup kararı alamazlar. Milletvekilleri bu oylamada hürdür. Sayısal çoğunluğunuz bazen kâğıt üzerinde olabilir ama oylama sonuçları farklı çıkabilir. Güçlü parlamento da tam olarak budur. Hür milletvekillerinden oluşur. Ama en önemlisi parlamentonun gücünü seçim zemininde bile hatırlatmak…