Terörsüz Türkiye: dışarıya demokrasi vaatleri, içeride baskıya devam

Haber Tarihi: 16.05.2025


Terörsüz Türkiye projesinde bir sonraki kritik aşama olan silah bırakma işleminin ne zaman, nerede, nasıl başlayacağına dair resmi bir açıklama henüz yapılmadı. PKK’nın “örgütü feshediyoruz, silahlı mücadeleye son veriyoruz” açıklaması önemli bir aşamaydı ama barışa gidecek bir yol varsa, silahların teslimi onun ilk adımı olmak zorunda. İşte bu ortamda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “Terörsüz Türkiye” hedefine ulaşmamızla “demokrasiye ket vuran engellerden kurtulacağımızı” söyledi.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek aynı 14 Mayıs günü aynı saatlerde Londra’da yabancı yatırımcılara Kürt sorununa PKK’nın silahsızlandırılması yoluyla siyasi çözüm sürecini anlatıyordu. O da gayet örtülü ve mahcup bir şekilde sürecin başarıya ulaşmasının “Türkiye’nin demokratik yolculuğuna ve ülkemizin algısını iyileştirmeye yardımcı” olacağını söyledi.

İnanalım mı?

Ne olup bittiğine biraz daha yakından bakalım mı?

Tek engel Kürt sorunu mu?

Her ikisinin de demokrasi kalitesi bakımından Türkiye’deki durumunun hiç de ettikleri gibi mükemmel olmadığını kabul etmesi bir yana, Şimşek “algının iyileştirilmesinden” söz ederek ayrı bir açık veriyor. Önemli olan algı, içeride muhalif seslere şahin olan iktidarın dışarıda da şahin değil barış güvercini görünmesi “piyasalar” açısından önemli olan, öyle mi?

Türkiye’de demokrasinin kalitesinin AK Parti’nin ilk dönemlerinde, CHP’nin de desteğiyle Avrupa Birliği reformları çerçevesinde yükselmesi ardından gerilemeye başlamasının, hukuk devleti çıtasının Abdülhamid’in istibdat dönemi düzeyine inmesinin tek engeli Kürt sorunu ve onunla özdeşleştirmeden söylüyorum, PKK sorunu mu?

Örneğin, Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin “Altı yaşında kız çocukları dinen evlendirilebilir” diyebilen -şimdi ben sapık diyecek olsam işgüzar bir savcının, onu savunmak için bana dava açabileceği- ilahiyatçı Nurettin Yıldız’ın üniversiteye konuşmacı olarak davetini protesto ederken polis copu yemesi, tutuklanmasının PKK sorunuyla ne alakası var?

Örneğin, Osman Kavala’nın milletvekili seçildiği halde Can Atalay’ın, diğer Gezi mahkûmlarının içeride tutulmasının Kürt sorunuyla, PKK sorunuyla ne ilgisi var?

Demokrasi kalitesi gerilerken

Anayasaya göre bir daha cumhurbaşkanı adayı olamayacak, ama o sorunu MHP işle birlikte aşmak için şimdi DEM Parti desteğine güvenen Erdoğan’ın karşısında CHP’nin rakibi olarak çıkacağını ilan ettikten bir süre sonra yolsuzluk suçlamalarıyla tutuklanıp görevden alınan Ekrem İmamoğlu’nun durumunun Kürt sorunuyla, PKK sorunuyla bir ilgisi var mı? Ya Anayasa Mahkemesi, AİHM kararlarının uygulanmamasının?

CHP lideri Özgür Özel’in 15 Mayıs’ta Silivri Cezaevinde İmamoğlu ile görüştükten sonra Erdoığan’a “Biz terörsüz Türkiye’de varız, siz de tutuksuz yargılamada var olun, Türkiye’de tansiyon düşsün” diye seslendi. Bu “yargılanmasın” değil, “tutuklu yargılanmasın” talebidir.

Erdoğan, Terörsüz Türkiye hedefiyle demokrasi önündeki ketlerin de kalkacağı müjdesini verirken dahi İmamoğlu soruşturmasını “Cumhuriyet tarihinde eşi benzeri görülmemiş suç organizasyonu” diye damgalayıp, milli güvenliği tehdit ettiğini söylerken yargıyı etkilemeye çalışmış olmuyor mu?

Demokrasinin kalitesini ölçmek için pek çok kriter var ama üçünü sayalım:

1- Siyasi rekabet özgürlüğü,

2- Yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı,

3- Özgür basın.

Bugünkü Türkiye’de bu maddelerde gerileme olmadığını söylemek de mümkün değil, bu sorunların tek kaynağının Kürt sorunu, PKK sorunu olduğunu söylemek de.








MURAT YETKİN İsimli Yazarın Diğer Yazıları