Oy vermek başlangıçtır!

Okunma Sayısı: 803    |    Yazı Tarihi: 28.02.2024

Yerel seçimlere 32 gün kala, partilerin ve adayların kampanyası 32 kısım tekmili birden devam ediyor. Yarışa katılanların “kazanma” heyecanıyla büyük çaba harcadığını görüyoruz.

Oy verecekler ne durumda?

Geçen cuma günü İzmir Karşıyaka Belediyesi, Karşıyaka Kent Konseyi ve Cumhuriyet Okurlarının (CUMOK) ortaklaşa düzenlediği konferansta konuşmacıydık. Kent Konseyi Başkanı Selman Boyacıoğlu ve CUMOK temsilcisi Recai Şeyhoğlu’nun sunumlarının ardından, “100. yıl ruhu” başlıklı konuşmamızı yaptık. Soru-yanıt bölümünde yıllardır aydınlık Türkiye mücadelesinin içinde olan insanların ikili karamsarlık içinde olduğunu gördük:

1- Ülkenin geldiği nokta.

2- Bu karanlıktan çıkışın zorluğu.

Türkiye’nin durumunu okullara mezar sokan Milli Eğitim Bakanlığı ve Diyanet’ten İliç cinayetine kadar her şey özetliyor. Buradan çıkış için yapılabilecekler, yapılması gerekenler nedir? Toplumun duyarlı kesimleri bu soruya tatmin edici bir karşılık arıyor.

***

Bir yurttaş konferansın sonuna doğru kestirmeden sordu:

- Umutlu olmam ve sandığa gitmem için bana bir neden söyler misiniz?

Yazının başında siyasilerdeki heyecanın seçmende ne ölçüde olduğunu sorarken kastımız buydu.

Tabanda 14-28 Mayıs’ın şokunun henüz atlatılmamış olduğunu gördük. Adayların belli olmasından sonra gözlerin sandığa yöneleceği, adaylaşma sürecindeki tartışmaların geride kalacağı beklentisi hâkimdi ama bunun o kadar kolay olmayacağı dikkati çekiyor.

Seçimli otoriter yapıdaki ülkelerde seçmen bir süre sonra seçimlerin değişim getirmeyeceği karamsarlığına kapılıyor. İktidar için başlıca amaç da bu zaten.

Türkiye’nin bu iktidara mahkûm olmadığını kanıtlayabilecek başlıca parti CHP. Bu bağlamda CHP’nin başlıca işi partiye gönül veren kadrolardaki karamsarlığı kırmak olmalı. Zira bu kesimler partinin toplum içindeki kılcal damarlarıdır.

Sandığa gitmek birey olmaktır.

Geleceğe yönelik bir duruştur.

Demokrasiyi yaşatmanın can suyudur.

Oy vermek bir başlangıçtır.

Elbette toplumun bütün kesimlerinden beklenemez ama bilinçli ve örgütlü yurttaşların oy verdiği partiyi denetleme, işlevini yerine getirip getirmediğini söyleme sorumluluğu vardır.

Sandıkta oyu olmayanın, demokrasi mücadelesinde yeri olmaz.

İş başa düştü. Hepimize düştü. Herkesin kendisine şunu sorması gerekiyor:

Ben yokum dersem kim varım diyecek?

**

Hafta sonunda Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) ve Mimarlar Odası Ankara şubelerinin kongreleri vardı. Her iki seçimi de iktidar yanlısı listeler kazandı. Mevcut yönetimler değişti.

Mimarlar Odası Ankara’nın kentsel kimliğinin korunması için ciddi çabalarıyla biliniyordu. Başkan Tezcan Karakuş Candan yaşamını, mesleki birikimini, geleceğini ortaya koyarak bu mücadeleyi verdi. Odanın 11 bin üyesi vardı. 2 bin 300 üyesi oy kullandı. 1033’ü AKP-MHP’nin turuncu listesine, 807’si Tezcan Hanım’ın mavi listesine, 433 üye de son anda çıkan kırmızı listeye oy verdi. Genel anlamda mavi listeye yakınmış gibi görünen kırmızı liste çıkmasa Candan başkanlığı yeniden kazanacaktı. Kaçak Saray başta olmak üzere pek çok alanda iktidarın canını sıkan Mimarlar Odası’nın yönetiminde önümüzdeki kongreye dek iktidar anlayışı var.

Gelmeyen mimarların 20’de 1’i gelse sonuç değişecekti.

Kaybetmememiz gereken daha çok şey var.

Heeey bi-reyler...

Toparlanın, bu memleket bizim!

Bu ortamda en büyük lüks, karamsarlıktır!

O kadar lüksümüz yok!


MUSTAFA BALBAY İsimli Yazarın Diğer Yazıları